1. WalKüre soyut ya da somut dünya kaynaklı değildir. Soyuttan WalKüre dünyadan alınmış dişi savaşçılar değil aslında. Onlar cenneten ithal edilmiş insanlar. Çok özeller kötülük yapamazlar. Gözlerinde “Yeşim” bulunur!
Somut dünyada özel rahimlerde anne baba kayıtları tutularak, sürekli gözetimde geliştirilmiş ve doğumu gerçekleşmiştir. Sütten kesilinceye kadar yapay annede tutulmuştur. WalKüre, WalTin’de diğer çocukların arasına karıştırılmış ve soyağacındaki anne baba ile tanıştırılmıştır. Kendisinin gerçek bir WalKüre olduğunu bilmeden öngençliğe ulaştırılmıştır. Sırlar ona mezuniyeti sonrası açıklanacaktır. Görünürde WalKüre olanlar, dünyada görevlendirilirken bu gerçek WalKüre‘ler sahibi sayıldıkları WalHalla’hda tutulur. Onlar özelin özelleridir. Kötülük yapamadıkları bilindiğinden Hedronik kendisini bu zümreye emanet etmiştir. Bunlar dördüncü sınıf değildir. Çünkü bağlı oldukları konfederasyonlar vardır. Kendilerini üstün görmemek üzere eğitilmişlerdir. Kötü düşüncenin içlerine yerleşmeleri genetik olarak engellenmiştir. İyi bir savaşçı kılınmışlardır Savaşçıl değillerdir. Barışı korumak için vuruşurlar. Düşünce güçleri üstündür.
2. Umudunu yitirenlerden bahsedilmemiştir. Aldıkları eğitime rağmen kazanma umudunu kaybedenler oluyor. Bunlar zamanda ileriye atlatılır. Kazandıkları gösterilir. Yeniden geçmişe kaydırılırlar. İkna olmak için kendi gözleri ile geleceği görmeyi isterler. Oysa görmeden kazanacağına inanmak daha erdemli sayılmıştır. Görmeden inananlar kahraman sayılır. Diğerleri umut aşılanmış (gördüklerine inanmalarını kimse garanti edemez.) flu asker olurlar.
3. HoloVizyon yerine “DuruGörü” ifadesi kullanılabilirdi. Görüntüye gelmesini istediğiniz ne varsa rezervden alınıyor ve zaten üzerinizde olan veri aktarıcısı tarafından önünüze seriliyor. Görüyorsunuz. Görüntünün içinde gezinebiliyorsunuz. Hatta üç adım gerisinden ve ilerisinden kontrol edebilenler de var. Sizin görüntünüzle oynanıyor! Bunun farkına varmadan silinebiliyor, değişebiliyorsunuz. Bildiklerimi bilseydiniz korkardınız. Eski zaman karatahtalarında karakterinizi ifade eden çizgilerden mahrum edilişiniz, kameraya alınıyor. Sizi izliyor ve sonra hafıza kayıtlarından siliniyorsunuz.
4. Beyaz bir yumurta gibi kendini kitleyebilen WalHalla, neden kuzey ve güney lazer toplarına ihtiyaç duysun? Savunma dışarıdan yapıldığına göre, kendini kitler! İçeridekiler aylarca kalır da dışarıya çıkma ihtiyacı duymaz. Dış yüzey değişir. Yeşil renkli, canlı zemin, yerini pürüzü olmayan tek tip bir işlenmiş elemente bırakır. Lazer atışları ve darbelerle aşılamaz. Saldıranlar dış destek ile imha edilince eski moduna döner. İçeriden ihanet olmadıkça savunma aşılmaz görünür. (Hiçbir sistem mükemmel değildir, unutma!)
Üstelik savunmaya geçmiş bir yumurtanın zaafı içidir. Yumurtayı içeriden delmek daha kolaydır. Bunu bilen bir düşman kitlesi, içeriden destek alırsa ne olur? Düşünün. Kapılardan birinin kendini kitlemesini engelleyecek hain grubu bedeli çok ağır ödeyecek. İdam hafif kalır, verilecek ceza karşısında. Kapıyı içeriden açanlar, kendi başlarına gelecek olanı bilmezler mi? Bilirler! Kaybedeceklerini bildikleri halde denerler. “Ya tutarsa?” demişler. WalHalla işgal edilirse ne olur? Düşünün. Siz hiç ŞamBalla’yı duydunuz mu?
Kötü tarafın ŞamBalla’sı kendini kötü göstermez. Göremeyen gözlere iyi görünme telaşına girer. Sol elinizden tutar. Aşağıya sürükler. (Ayak tabanlarınız karabatağa bulanır.) Karanlıkta olduğunuzu size unutturur. Yukarıya alınmış WalHalla’ha düşman kesilmenizi ister. Kıskanmanızı ister. Kin duymanızı sağlar. Öfkelendirir ve saldırmanızı teşvik eder. O gün geldiğinde, “Ragnarok” efsaneden çıkar ve yaşanır. Siz o çağın insanı iseniz bir tarafta yer alırsınız. Taraf tutmayıp izlemeye kalkanlar, ŞamBalla’ya farkında olmadan hizmet etmiş olur. Kanı damarlarda buharlaştırırlar. Kötünün size iyilik maskesi ile gülümsediğini görecek gücünüz yoksa peşlerinden gidersiniz. WalHalla’hı yok etmek isteyenlerin çoğu ne yaptığını bilmez hale gelir. Kötü gösterilen iyileri yok etme niyeti taşırlar. İnsanların ne yaptıklarını görseydiniz! Çoğunluk, iyi gösterilen kötülerin elinde olacak. İyi görünen kötüler, peşlerinden sürükledikleri körleri öne alıp saldıracaklar. WalHalla düşecek! Ragnarok savaşında iyilerin önderlerinden bazıları acıyı tadacak. Onları yok edecek olanlar lanetlenir! (Lanetliler, kutsanmış kitaplarda isimlerini yazılı bulurlar! Lanetli olduklarını bildikleri halde af dilemek yerine yok etmeye yeltenirler.) İskelet olduğu sürece, yok olduğunu zannettikleri, WalHalla yeniden inşa edilir. İşte bundan sonrasında WalHalla askerleri karşı saldırıya geçerler! Sayıları az olduğu halde, çoğunluğu yenerler. ŞamBalla sakinleri, önlerine aldıkları, zavallı ölümlü insanları harcar. Ölme sırası kendilerine geldiğinde, gizlenmiş kapıdan gelen “daha kötü” (WorBad) mücadeleyi uzatır. Hedronik perdeleyi aralamasaydı, kendini feda etmeseydi, insanlığın uç(me)lui sancağı düşecekti. Evrene egemen güç, iyi görünen kötüler olacaktı. Fedakarlığı karşısında ona önceden WalHalla sahipliği hediye edildi. ŞamBalla! İçinde öfke ile kötülük yapacakları meşum günü bekleyenler! Her bin insandan altıyüzaltmışaltısı o tarafta yer alır. Geriye kalanlardan sadece biri meydana çıkma cesaretini gösterir. Gün, onların günüdür. Kötü gösterilen iyilerin günüdür! Zafer günü gelince, gerçek gün yüzüne çıkar. Kötünün kuklası olanlar tükenir. Daha kötü olanın etrafını ŞamBalla sakinleri alır! Körlerin ve Sağırların eşlik ettiği bir ordu kurulur. Ragnarok defalarca yeniden yaşanır. Kazanılan savaş, kaybedilir. Kaybeden, savaşı kazanır. “Tiktak”(TickTock), “Taktik”(TockTick) olur. WalHalla içindeki hainler ortaya çıkar. Hainleri bir çukura atarlar! Mit içinde yer alan Hel’e nazar alınır. Adı “WellHell” olmuş bir uyduda, ölecekleri güne kadar sağ tutulurlar. ŞamBalla’nın kara ışığı söner. Karartılmış ışık, insanların içinde yaşamaya devam eder! Kötülüğünü gizlemiş insanlar, düzenin bozulmasını bekler. Düzen bozulduğunda insanlar arasında iyiler neredeyse hiç kalmaz. WalHalla, gelen emirle terk edilir. Çok az kalmış iyiler uzak bir köşeye çekilir. Yerleri gizlenir. Uzayın bir yerinden getirilmiş esinti ile köklerini keserler. Egemenlik en kötülerin eline geçer. Artık kimsenin iyi görünmeye ihtiyacı kalmamıştır. Kötülüğü yaşamakta, “şeytan” denilen kişi hafif kalır. (O, kötülüğü teklif eder ve insan kire bulaşır. Sonra seni sahibinle baş başa bırakır. Ama beterler şeytandan aşağıdır. Onlar, ikili oynadılar. Onlar, dibe battılar.) Medeniyet çöker. Zeminde cennet umudu ile yaşayan kimse kalmaz. Sonunda bağlantı kesilir. Çöküş başlar. Yutulduklarını göre göre çekişmeye devam ederler. Zaman egemenliğini ilan eder! Yutulmadık hiçbir canlı kalmaz.
Öyleyse… Bütün bunları bildiğin halde… Amacın nedir? Hata kırıntıları içeren bir kitapdan ne beklersin? (Sen hata kırıntılarını değil, içindeki doğruları almaya bak.) Sen de bir kitapsın! Sendeki hataları okudun mu? Kötü gösterilen iyilik ve iyi görünen kötülük arasında tercihin nedir? Gözlerini aç, hata yapma. Kulaklarını aç, hata yapma. Nimetlerin eşit paylaşıldığı bir yapay cennet hayali anlatıldı. Hala yaratıcıya inanmayabilirsin. İnandığı halde, inanmış görünenlerin safına katılmaktan sıyrılıp daha iyi konuma geçebilirsin. Var olduğun yere bak. Yok olacağın yere bak. Yeniden var edileceğin ve hiç kaybetmeyeceğin yeri seçmek senin elinde. Tercihin nedir? Önceden uyaranların hangisine kulağını vereceksin. Gözlerin hangi tarafa bakacak! Görülen son hata, sende kalacak. Bunu son nefesin ardında göreceksin. Kitabın hatalarından sıyrılmadan önce kendi hatalarından kurtul. Sana çukurun içinden tavsiyede bulunan “kendini (henüz) bilmez” ‘in dediklerini unut. Kendi çukurundan çıkmayı dene. “Ben” çukuru derin kazmış. O kadar derin kazmış ki… Yüksek kulesinde hapis kalmış. Bal şerbetini içiren bir WalKüre bulmadan nasıl kurtulur o “Ben”?