Pages

20120704

Sonsöz

ZigZag çizer.
Zamanın kendisi!
Sözü tadını alır.
Sonsuz budur.
‘Ben’lik, kendini yutmaya çalışır.
Yılan benzetmesi!
Yaşanan yaşanacakla kavuşur.
O nokta, kimseye acımaz!
Yuttuklarını kusar.
Kustuklarını yutar.
İki nokta arasında en kısa mesafe?
En kısa süre, zamanı doğurandır.

Yolları aşarsın. Birisi peşinden gelmeye kalkar. Onu yolda bırakırsın. Her insan kendi yolunu aşar. Benzemez ulaştıkları son. Düz bir yerde toplanırlar. Savaştıkları amaca bakarlar.
Başka hiç kimse oraya varamadı. Ne bir gün ileri ne de bir ölçü geriye kaçamadı. Yakalandıklarında kazandıklarını kaybettiklerini hayal edemediler. Sürüklendikleri derin çukurlarda, (baldan yoksun) peteğinde, derinliğini ancak yaşayanların bildiği bir yalnızlıkta ölünceye kadar kaldılar. Onları, ölümlerin ardında, daha acı bir yer bekliyordu.
Siz bunlara inanmayacaksınız. Siz bunları yaşamayacaksınız. İnsanoğlu, nankör değil mi? Cahil değil mi? Bildiğini zanneder… Sadık olduğunu düşünür. Oysa ihanet bizim peşimizi hiç bırakmaz. Sol elimiz, sağ elimize ihanet eder. Aklımız, gönlümüze ihanet eder. Ayaklarımız, bizi bataklığa sürükler. Suçlu kim? Bunlara hükmeden mi? Alın yazımız mı? Alınlardaki yazıyı kaleme alan mı? Kaleme alınanı okuyan mı? Okuduğu ile canları alan mı? Canları alınmışları, bizim henüz bilmeye güç yetiremediğimiz yerlere atanlar mı?
Bana; her bir cennet bahçesi için neredeyse bin kişinin feda edildiğini söylemişlerdi. Acı olan; cennet bahçesine alınan o şanslı “bir” kişinin geride kalan neredeyse bin kişiyi unutması. İstese de istemese de unutur. Adımınızı attığınız yere dikkat etmez iseniz binlere karışır, unutulursunuz. Umudunuzu bulursanız, beklersiniz. Umudu içinde yaşatanlar, o şanslı biri tarafından hatırlanır! “Tek’e ulaşamıyorsanız, binlere karışmadan “Bir’in gönlüne girmeye çalışın. Günü gelince sizi anımsar, yanına ister. Bu isteği geri çevrilmezse sizi çeker alır. Mutlu olursunuz.  
Bulutların taşıdığı sadece su değil! İçinde enerji, yakalayana mutluluk sunar. İçini temizle. Farkına var, farkı yaşa. Eğer bilseydi kaybedenlerden olacaktı.
Yaratıcının kanunları üzerine yorum yapmaktan kaçınıyorum da anlatmaktan kaçamıyorum. Çok kıskanç! Başkası ile paylaşmaz o seni! Okudun… Ne yapacaksın? Unutacak mısın? Bunlar masal ya! Sarsılacak mısın? Aciz olduğun halde bu kibir nereden? Hangi pazarda umut ve sadakat satılıyor? İçimde bir yolculuk yaptın? İhanet mi edeceksin? Bir gün düşlerine girersem geri mi göndereceksin? Yaşamadığın halde yaşadığını mı zannediyorsun?
Kötülüğü severek iyilikten yoksun olan güler yüzlü kovulmuşlardan olmaktansa… iyiliği sev. İyiliğin hak edene olsun. Kazandırma umudunu yitirmiş, gözlerinde kin ve öfkeyi taşıyan, bunu yerli yersiz etrafına savuran, peşinden sürüklediklerini sıcak bir zemine yaslama amacını taşıyan… o insanlardan olma sakın! Artık okuma… Düşün.     


.bitti.


Bitmedi

Kördüğüm oldu bakışlarım. Ritmi yakalıyorum bak. Gittiğin yerde bulursun. Binlerce sayfadan senin alacağın onlarcası olursa üzülme. Yediklerin ancak ufak bir kısmı aklını avutur, gönlünü yumuşatır. Katle karşı şiddetle karşı koy. Eğer o gün geriye çekilirsen, unutanlar olur. Dilimi doldur. Unutmasınlar. Harekete geçsinler. Dilim içindeki tankları doldursunlar.
Bir dilim. Güney ucundan Kuzey ucuna yükselir. Her dilim bir KonFed’in. İçinde KaNun’a uygun yapı var. Dilimin üstü, geniş. Katları arasında geçiş kolay. Köşklere hızla çıkaran asansörler var. Dilimin altı, dar. Kimi zaman gizli. Geçici personel inemez alt katlara. Merkeze  yaklaştıkça etkisi artar. Çok özel işlemler yakın alanda.