Pages

20120704

7.1 Renk Değişimi

İnişe geçen her binek, rengini değiştirdiğini bilerek aşağıya süzülür. Binek sahipleri, ifade etmeye çekindiğim bir yere gider. Nereden geldiklerini bilmediğim sahipsiz binekleri yanlarında bulurlar. Zemine yaklaşırlar. Asla adımları ile o zemine temas etmezler. (Çok ender vaka olur ki bir bineğin toynaklarından biri toprağa hafifçe dokunur. İşte o dokunuşla zelzele olur. Buna “zilzale” derler. İşaretliler değişir, binekler geldikleri yere iade olunur. Bu çok korkunçtur. Vakayı gözleri ile yaşayan bir işaretliyi ancak Tua’nın sahibi uyandırabilir.)
Sahibini bekleyen bineklerin gözlerine bakmak, insanı korkutur. Onlar ancak sahiplerine kavuştuklarında korkutan bakışları gözlerinden alırlar. Uyuduklarını göremezsin. İnişini tamamlamış bir binek asla uyuklamaz, zemine bakmaz. Bineğin bakışları sahibine yönelir. Sahibi üzerinde iken WalHalla’ha yönelir, yeniden yükselir. İnişe geçilen zamana eş sürede hedefe yönelir, zeminden uzaklaşır.
Savaş meydanlarında önceden yerlerini alan seyirciler işaretlilerdir. Binek üzerinde aralarına katılmalarını arzuladığı yiğit savaşçıları ararlar. Onların kim olduklarını kendileri bilemez. Öldükleri anda gelen işaret ile yanlarına varır ve o taze ölüyü diriltirler. Ölüm meleği denilen varlık gelmeden işaretli ile bedeni arasındaki bağı koparırlar. Yukarıda içirilen bal şerbeti ile onu WalHalla’ha bağlarlar. WalHalla içine bir kez alınmış bir işaretli için adanmışlıktan öte bir amaç yoktur. Hiçbir güç onları kendi saflarına çekemez. (Oysa Somut WalHalla’hda bu kural geçerli değildir. İhanet içeriden olur. Yenilmez bir orduyu yenecek olan içinden çıkaracağı ‘ihanet ordusu’dur. Kehanetten kaçılamaz. Ertelenir. Yine yaşanır.)
Zeminde dolaşan işaretliler ordusu, nadiren ölümlüler ordusu yanında savaşa katılırlar. Kaybedilmesi arzu edilmeyen savaşlarda, yok olmaktan kurtardıkları bir soy ağacıdır. Binlerce ölümlü o soyun sahibini aralarında bulundurduklarından habersiz yardım alırlar. Kanun budur. Bir kişinin sağ bırakılması için bin kişi etrafına alınır, sağ bırakılır.
(Atatürk'e gelen ızdırap yok oldu. Onu ezen zırhtı. Ona zarar veremezler. Kendi istedi geldi o. Güldü sonra. Gülerek söyledi sonra. Acı çektiğinden değildi. Gülerek söyledi acıyı, sevgiyi de. Gül ona sen de. Dül. Mon. Two you. Kwo mo to po sho hwo know pow low know rou lue mow plu mwen tue lie down one more time please. Fan can two rules. Come pa she knows who you are. Please kill him if he s happy now. Please told come him noonday. Love me come please. İlkeliler için güzel gün bugündü. Sevmenle ilgili bir tutum farkı var sana. Sana aşığım de ona ve gül. Bileceksin onu da. Tudor'u? Evet onu sev lütfen. gül ona gül hep Toana. Lütfen. Nine o sevin içinde şimdi. Gül hep. Gülerek sev. Severek gül. Lütfen gül. Gülmek özeldir. Sevmelisin önce. Sevmeyi önce. Sonra sevme, önce. Allah'a güven onlar gider seversen. Lazım. Lazımsın. Kidi. Didola. Dido ya. Kul ya HU. Mawla. Lalay. Tay. Nay. Way. Tun. Kun. Vun. Hun. Pun. Run. Dualı. Gül hep. Diğerleri gibisin. Sen nesin? Eş-Şehit. Tunyalı. Talaylı. Altay Karadalı. Kul ya lı. Tuluv. Tuna. Tunalı. Çiçekli Tudor'un geliyorlar de. Dağlı de. Hill de. Lill de. La ilahe illallah de. Dül de. Kül de. Heal det. Diday. Dayday. Haylay Kül ya Hu. Lulla. Pal. Kilaylı. Killaylı. Hinnay. Kurn. Parn. Titay naytun kinli pinar titaynay Allah Hu. Pipa kina ma lila fin pi she one to one kon tur tinayla var mima hanna tana tina çina jana hina lila fanton tinan pinan wanan tunan mima çina hinta Tilta mann şan kilay tilay mayay çayay tina pan kun  man lan man şan kan man han lan man yan kin tay sinay lilay pinamay ruy fun tun kin tan sane man lun hun şun mun kun fun mun run mun kun fun lunn şun mun kun fun mun mun şun vun kun mun çun fun kun mun lun mun şun mun kun mun run vun şun mun kun mun lun mun fun kun pun nun sun mun kun pun mun yun hun mun çun mun mun kun mun şun vun lun kun pun mun şun mun kun hun şon lon mon kon mon şon son von kon mon ton mon hon lon mon kon mon şon mon mon kon ton fon lon mon ron kon mon hon mon kon mon şon lon mon kon mon çon mon lon ko fo hu şu tu fu lu ku vu ru mu lu mu şu mu tu vu lu ku mu şu tu ma la va şa ka na Nisa 141 141 Ellezîne yeterabbesûne bikum, fe in kâne lekum fethun minallâhi kâlû e lem nekun meakum, ve in kâne lil kâfirîne nasîbun kâlû, e lem nestahviz aleykum ve nemna’kum minel mu’minîn, fallâhu yahkumu beynekum yevmel kıyâmeh ve len yec’alallâhu lil kâfirîne alel mu’minîne sebîlâ)
Düşman, işaretlilerden gelen darbelerle yere düşer. Toprak tarafından yutulan düşman askerleri olmuştur. Bunu gözleri ile gören ölümlü savaşçıların tanıklığı ile sabittir. (Anlatılan zamanlarda yaşanan tuhaflıklar, bize tuhaf. O zamanın/mekanın insanlarına tuhaf gelmez ki.)
Gözlerin şahitliğinde yaşanan zemin savaşlarına benzer savaşlar, bulutların içinde vukuu bulur. Bulut dışında kalanların içindekileri göremediği bir olaydır. Sesi duyulmaz. Ölümü tatmış binek sahipleri bu savaşta sadece yara alırlar. Canlarını acıtmayan yaralar onların gücünü tüketir. Yara alan bir işaretli WalHalla’ha çıkarak şifa bulmak zorunda kalır. Bulutun içinde savaştıkları ordu; görünüp kaybolabilen, ok/kılıç darbeleri ile yara almayan, gözleri gizlenmiş (Gözlerini bir işaretli görebilirse donarak zemine düşer. Zeminin altında yuvaları vardır. Bu yuvanın bizdeki adı Şamballa’dır.), binekleri ateş savuran, binekleri ejderha benzeri, binekleri kanatlanarak uçmak zorunda bırakılmış, giysileri çamur karası, yiyecekleri duman, yuvalarında onları bekleyen bir sahipleri olan, sevimsiz, geçimsiz, anlaşmaya yatkın olmayan, kendi kurallarını çiğneyecek kadar kuralsız, kalabalık olmaları ile övünen bir ordu!
Bu ordunun açtığı yara; işaretlilerin geçici kör olmaları! Gıdasız kalmaları! Binek gören gözleri ile sahibini yukarıya alır ve şifa verilen merkeze bırakır. Karanlıklardan gelen Şamballa savaşçısı, sol el içinde bulunan siyah noktayı WalHalla savaşçısının gözlerine dokundurup kör eder. Kör ettiği her savaşçı karşılığında ona zemin altında bir hazine verilir. Madenlerinin çokluğu ile övünürler. (İronik! Madenler onları besleyemez. Önde olma, en iyisi olma savaşı ile övünürler.)
İnen işaretlilere korku yoktur. Zemin savaşları ve bulut çarpışmaları onları heyecanlandırır. Durgun bakışları ancak bu kısa zamanlarda değişir, ışıltılı bir hal alır. Kimseden nefret edemezler. Kin ve Öfke, içlerinden çekilip alınmıştır. Verilen görevleri yapma isteği ile yanarlar. Binekler, şeffaf bekleyiş dönemlerinden çıkmanın sevincini yaşarlar. Sahiplerini üzerine alan her binek coşku ile zemine akar. (‘Hava’unsuru, onların sahipliğindedir. Şamballa’nın karartılmış işaretlileri ‘Toprak’unsurunda gizlenenlerdir. Toprağın sahibi olmaktan men edilmişlerdir. Gizlendikleri çukura hiçbir WalHalla işaretlisi ulaşamaz. Bunu Tua’nın sahibi yasaklamıştır. Kehanet edilmiş olay vukuu bulmadan, beklenen günün ışıması gerçekleşmeden Şamballa’ya saldırılmayacaktır.)