Pages

20120706

4.Army Nöbetçi Amazon S.A.F.

 (Nik:Ortakit)    

Dünyanın kalbini elinde tutma nöbeti. Nedene alıştım. Dişi bir insanım. Yaş yönüyle olgun sayıldım. İyi bir eğitim ve sonrasında dağların arasındayım işte. Yanımda kedim de var. İzin verdiler. Savaş başlamadan hemen önce bekleyiş moduna alındık. Kendimizi unutturmak için sessizliğe gömüldük. Yeryüzeyinden aşağıya çekildik. Bizi kitle halinde birlikte tuttular. Dünyanın kalbi dedikleri için biri asıl diğer dördü sahte beş merkezde tutulduk. Bizim korumaya aldığımız gerçekmiş gibi işe sarıldık. Dış hatlarımızda dizilmiş normal savaş alaylarının tersine yeraltının mağaralarında mevzilendik. Bize sunulmuş garip araçların içinde gezindik. Eğer hatları yaran bir süfyani alayı olursa onları dişleyecektik. Sökecektik. Yollarını bileyecektik.(Bilemek. Keskinleştirmek. Yol artık yürünmeyecek kadar keskin olur yoldakine. Zulüm için yola çıkmış süfyaniler yolda eziyet görürler böylece. Yolun yanlarında tutulan Amazon S.A.F. Hanifeler etkin olurlar. Süfyanilerin yolunu keskin kılıç kadar inceltirler. Yoldakilerin ayak tabanları kesilir bu incelikten.) Allah için canımı ortaya koydum. Eşim vardı. O da askerdi. Onun canını vermeyi başardığı ve şehit olduğunu ancak savaş sonunda bana bildirdiler. Evlatlarım vardı. Bir kız bir oğlandı. İkisi de yapay uydulardan birine uçuruldu. Havada tutuldular. Anlatımda yer almayan Amazon S.A.F. sınıfında bir askerdim. Elit değildim. Akıncı olmadım. Normal bir Amazon da değildim. Değişkenlerin devreye girdiği zamanda anlatıcının elinde kaldım. Bana zorla anlattırdı. Sen neden hala okuyorsun? Doğru dini buldun mu? Hangisi gerçekten dosdoğru bir yol tutturuyor. Arşın gölgesi dedikleri neydi? Tüm anlatılanları bize okuyan Hedronik uzantıları ile büyüdüm. Aparatlarla dolandırıldım. Dünyada gezdirildim. Akademi bitirdim. Asker mesleğine görderildim. Şaşkınlık içinde gizlenenlerin ufacık bir kısmına şahit oldum. Bana dünyanın kalbi olarak gösterilen bir alan sunuldu. Bir alay asker buraya sıkıştırıldık. Kapılarımızı kapattık ve araçlarımızla arı gibi dolandırıldık bu kalbin etrafında. Gen yönüyle zenginleştirilmiş, serpiştirilmiş bir soyun içinden çekilmiştim. Evliliğime bile karışmışlardı. Hiç tanımadığım birini sunmuştu bana Hedronik. Belirsiz görünen gelecekte beni en mutlu edecek olan adayın yanına koşturulmuştum. Erkek habersiz yürütülüyordu zeminde. Bense havada asılı kaldım. Havada ona baktırıldım. Kabul edişim uzun sürdü. On yıl oldu olmadı aramızdaki bedensel bağ koptu. O ölenlerin arasına katıldı. Ölmedi mi? Ona öldü demeyeyim mi? Şehit mi? Beni izler mi? Savaştayım bak hala. Bekledim yıllarca. Dünyanın kalbinde tutuldum. Kuzeydoğunun kuzey doğusunun önlerinde bir savunma hattı kuruldu. Onun hemen ardında ise biz tutulduk. Yerin biraz altında ve savaş bitinceye kadar güneşin doğuşunu görmemize izin olmaksızın yaşadık. Taze meyveleri göremedim bu süre boyunca. Kalbimize dokunamadı kirli elli Süfyaniler. Nuh un emanetini biz almıştık. Biz bile dokunmaktan, kirletmekten korkarken onlar hırsla saldırmışlardı. Allah dedik. Gerçekten çok korktuk. Kaybetmekten korktuk. Sayımızın azaldığını duyduk. Sıcak alanlarda çarpışanlar çok kayıp vermiş dediler. Önümüzdeki savunma hattında kayıp oranları fazla dediler. Sonra destek geldi. Destekler de eriyordu. Sırların erimemesi için donduk kaldık burada. Söylendik. Sabrımız sınandı. Tek atış yapamadan savaşı bitirdik. Alayımdan hiç kayıp vermedik. Dünyanın kalbine yaklaşamadılar bile. Siz beni savaş sonunda yüzeye çıkınca görecektiniz. Çılgınca dans etmiştim. Savaş sonunda her alay bir kutlama balosu düzenlemişti. Sağ kalanlar dans ediyordu. Şehit saydıklarımız bizi izliyordu. Onlara sunulan ab-ı hayat suyu gibiydi. Biz avunduk. Bize savaş sonunda düzeni yaymak düştü. Yeni bir eş buldu bana Hedronik. Uyuldum.