Pages

20120706

3.Army Esir S.A.F.

 (Nik: Arzinet)

Kademe kademe yanaştı savaş bize. Ne olduğunu anlamadım bile. Direnişe geçtiğimizde süfyanilerin aşırı kalabalık alayları ile çevrelenmiştik. Batıdan doğuya doğru çöküş orta asyaya gelmişti. Dayandığı sınırın dağ yamaçları olduğunu duyduk. Benim görev yerim sınıra çok yakındı. Kolayca esir düştüm. Saldırının ilk ayında katliam yapmadıklarından esir sıfatını alıp güneye indirdiler. Üniformam beni terk etmişti. Üzerinde sarı keten iç kıyafetimle ortada kalmıştım. Esir olmayı ben istememiştim. Esir olma kararını AlKom vermişti. Çünkü derin bir kuşatma altındaydık. Kuşatmanın kalınlığı 7km idi. Bunu kırmamız bizden beklenmedi. Kayıp oranımız %85 olunca geriye kalan az sayıdaki asker isteyeni ile istemeyeni bilinmeyecek şekilde esir oldular. Bu kararı onaylayan her askerin üniforması sahibinden sıyrıldı ve uzaklaştı. Üniformaların canlıymış gibi yeraltına inişlerini gördük. Bize küsmüş gibiydiler. Yeraltına inebilirdik. Orada savaşa devam edebilirdik. Ya da ara tünellerle kuzeye çekilebilirdik. Bunların hiçbirini yapacak gücümüz yoktu. Mazeretleri sıralıyorum. Anlayın. İçimizde savaşma isteği kalmamıştı. Bizler savaşın ilk tokatını yiyen hattaydık. Ne olduğunu anlamadan batıdan doğuya kaydırılmış süfyani alaylarının aşırı kalabalığını yaşadık. Onlardaki ele geçirme isteğinin inançları ile ilgisi yoktu. Aynı inancı paylaştığımız halde duyguları çok farklıydı. Onların ibadetlerini izledim esir zamanımda. İçlerinde farklı farklı ibadet tarzları vardı. Nedense bize karşı birleşmişti tarikatlar. Bana sorguda hep sordular. Neden hanifim diye. Nasıl olurda tarikat ın olmaz diye. Gel seni bizim yola sokalım diye. Devşirme sevdası ile ilk aylarda tatlı tatlı güldüler ama gülüşlerinde sinir vardı. Taktik savaşı perde arkasından yürüyormuş. İçimizden bazılarını ekrana aldılar ve devşirilmiş S.A.F. askerleri olduklarını kendi ağızlarından anlattırdılar. Ben bu oyuna gelmedim. İşkence safhasına alındık. Başta gözlenen yumuşak başlılık yerini sert bakışlara bıraktı. Nerede olduğumu bilmiyordum. Bana kalırsa cephe hattından çok uzaklara indirilmiştik. Kulağıma Afrika kokusu geliyordu. Esir olma sürecinde önce bayıltıyorlardı. Dilediklerini kesiyorlardı. Konuşturmak istediklerini ise önceden hazırladıkları uzak esir kamplarına alıyorlardı. Beni daracık bir kuyuya hapsettiler. Uyurken bile ayaktaydım. Ayıldığımda burada buldum kendimi. Çok detaylı anlatamıyorum. Hedronik anılarımı çekip aldı. Sınırlandırıyor. Savaştan sağ çıktığımı bilin. İşkence karşısında oyuna gittim. S.A.F. askeri esir olursa verilen taktik buydu. Esir olmayın, olacaksanız yapmanız gerekenleri bilin. Bildiğinizi uygulayın. Bildiklerinizi onlarla paylaştığınızı gösterin. İçdünyanıza girmesinler. İmanınızı değiştirmek isteyecekler. Siz dilediğiniz yolu tutun. Moral bozmayın. Düşmana asık suratla bakmayın. Esir olduğunuzu onlara hatırlatın. İnsan olduğunuzu onlara hatırlatın. Esir tutucuları ikiye böleceksiniz. Onlar sizi gözler. Savaşın ilk yıllarında esir düşenlerin çoğu öldü. Öldürüldü aslında. Zor koşullarda tutuldular. Sıcağa alışık olmayan soğuk hava insanlarını çöle çıkardılar. Toprak altına alınanlara gıda aktarımını yavaşlattılar. Kimilerinin üzerinden kapakları kapattılar ve bir daha açmadılar. Esirlikten devşirilerek süfyani üniforması giyenler de varmış. Ben onlarla aynı yerde bulunmadım. Onları Arap yarımadasına almış olabilirler. Biz Afrika kokusunda kaldık. Ne güneşi gördüm ne ayı. Savaş bitiminden sonra bizi kurtarmaya gelenler de S.A.F. askerleriydi. Onların üniformalarındaki algılayıcılar benim gibi esir olanları hemen tanımladı. Yüz hatlarımızdan, vücut aparatlarımızdan okunduk. Esir olduğuma ilk gün sevinmiştim. Canlı kurtulduğum için. Sonraki aylarda derin üzüntü duydum. Kurtulduğumda ise garip bir his vardı içimde. Şimdi ne olacaktı! Savaş kazanılmıştı. Ama ben bu süreci kapana kısılmış yaşadım. Yıllarca kullandılar beni. Anlattıkça anlattım. Nedense öldürmediler ama eziyetleri fazlaydı. Savaş sonunda kurulan esnek yargı beldeleri süfyani sahasında dolaştırıldı. Beni de tanık sıfatıyla tuttular. Suçlananların yaptıklarını orada izledim. Yüzbinlerce esir almışlar ve bunların neredeyse tamamını parçalamışlardı. Canlı kurtulanların bedenlerinden parça koparmışlardı. Benim şansım orada görüldü. Çok canım yanmamış meğer. İstihbarat amaçlı tutulan kimi esilerin işi bitince nasıl öldürüldüğünü izledim. Tüm bildiklerini anlattıktan sonra devşirilmeyi kabul etmeyenler acı çekerek ezildiler. Kimin şehit olduğunu kimin kayıp olduğunu bilemedim. Esirken şehit olunur mu? Bilmiyorum. Olunmalı. Bizler esaret yaşadık. Savaşamadık fazla. Canlı kurtulabilen az sayıdaki insan, imanının nasıl sarsıldığını yaşadı. İyi bir sınavdı. Mezuniyet derecesi bilinmeyen bir sınav.