Pages

20120704

4.3 İkinci sınıf: İşaretliler!

Dişilik ve erkeklik hislerinden sıyrılmamış, cinsellik olgusunu kendi cennetlerine erteleyen, verdikleri yemin ile alınan, adanmış savaşçılar. Sevmeye ve sevilmeye hasret gözleri ile diğer gözleri süzerler. Dışarıda savaşçı olan işaretliler, içeride barışçı olurlar. Sevgiyi yaşamak için bahçelerde olurlar. Kendilerine sağlanan içmekanlarında, aralarında kısıtlanmış kelimelerle, anlamsız olmayan kısa sohbetlerde bulunurlar. Bahçelerde dolanan bir işaretli için diliyle konuşmaktan men edilmek bir ödül. Onlar aralarında bakışarak anlaşırlar. Gözlerini görseydiniz, onlar gibi olmak için can atardınız.
(Yansıtırlar: Göz bebekleri, saçı. Yeşim, taşı. Başı, tacı. Beyazdır atı. Kıyafetleri, geniş. Algısı, seziş. Seviş. Geçiş. Gönülleri, dokunuşta. Dokundukları, hasreti alır. Özlemi, gözlem. Seni/Beni izler. Sevildiğini gizler. Saf tutar, talibi var. Dosdoğru olur. Mekanı korur. Elele tutuş. Kaygıdan kopuş. Sen hiç yıldız tozu yuttun mu?)    

Mekanları: Köşkler
Köşke alınmadan önce, acıyı geride bırakmak için ölümü tadan işaretlileri düşün. Öldükleri için üzülmelerini kimse engelleyemez. Ta ki köşklerine girene kadar. Orada dünya hayatının bütün nimetlerini, özlemlerini unuturlar. Geride bıraktıkları her ne ise önemini yitirir. Sunulan nimetler, bu köşklerde yenilenerek gizlendikleri yerden onlara görünür. Beslenmeleri çok farklı olduğundan, köşklerdeki bahçeler, ağaçlar gözlere hitap eder. Orada duyulan kuş seslerini işitmeliydin. Orada bulunamamış ölü bir savaşçı, boşuna can vermiş sayılır. Kendini adayarak canını ortaya koyan için ne güzel bir ödül. İşaretlenmiş olmanın ötesinde, bu mekanda geçen sürede, kimin gözü, gönlü dışarıda olabilir! Görev için dışarıya çıktıklarında, WalHalla’ha geri dönme özlemi bu yüzden. Hızla görevlerini yerine getirir, dönerler. Onlara kimse ihanet etmez. Yalnız bırakılmazlar. Köşkleri ellerinden alınmaz. Öte tarafa gidecekleri güne kadar yerlerinde tutulurlar. İşaretlilerin sayısı sabitlendiğinden, köşklerin sayısı da sabitlenmiştir. Köşkler şekilden şekle girerek, hep yenilenerek sahibini mutlu eder. Yeni gelen bir işaretli, en eski işaretlinin yola çıkması gerektiğini düşündürür. Gidecek olan için köşkünden vazgeçmek kolay olur. Gideceği yerde bundan çok daha güzel bir yerin onu beklediği hissettirilir.
Köşklerde kaybolamazsınız. Her bahçe size doğru yolu gösterir. Bütün bahçe yolları sizi koridorun ucundaki kapıya ulaştırır. Kapıdaki bineğine gidilmesi engellenmez, geciktirilmez. Düşündüğünüz anda, süzülürsünüz. Uzanırsınız dilediğiniz yere.
Bahçelerde kurumuş bir yaprak bulunmaz. Yeşermekte ısrar eder, ağaç ve zemindeki çimenler. Yapay değil gerçektirler. Her yaprağın yüreğinde, kendini ağaca ulaştıran yollar bulunur. Gözlere hitap edişini bilir. Yaprak, ışıldar. Huzur, mutluluk için görünür. İşaretlinin ona baktığını bilir. Bahçenin içinde ne varsa, önemsenir. Yeşile, üzerine yeşiller giymiş WalKüre baktığında, kızarmak olur mu? Kızarmış bir yaprağın işi ne? Badireler atlatmış bir işaretliyi mutlu kılmak için yaratılmış olduklarını bilirler. Canlıda canlanırlar. WalHalla canlı ya! Bir gün geldiğinde, binekler gibi iç kapının eşiğinden geçirileceğini, hiç bitmeyecek cennet günlerinde görevine devam edeceğini bilir, bahçeyi oluşturan ne varsa… Bütün WalHalla’hı yutacak iç kapı! Yeniden doğacakları öte tarafın gerçek cennetinde, tatları sürekli artacak. Burada verdikleri tat yavan kalacak. İşaretliler için arzulanan bahçeler, dünyada hiç görülmedi. Hiçbir ölümlü o bahçelere giremedi. (Beni saymazsanız!)
Her bir bahçe içinde gizlenmiş köşkler olduğunu bilerek içeri alınırsınız. Hangi köşkün size ait tutulduğunu merak ettirirler. Köşke aldanmayın. Adandığınızı unutmayın. Köşkte tadılan nimetler görüntüden ibaret. Gözlerin emrinde yaşatılırlar. Beklenen son geldiğinde hepsi ölecektir. İşaretli ölümü önceden gördüğü halde yutulmaktan kurtulmaz. Hiç acımaz. Köşkü ile birlikte tersinir. Bulduğu yeni yerde daha mutlu.
Köyünden hiç çıkmamış bir çobanın diliyle yazıyorum. Koyunların anlayacağı dilde! Köşkü hiç görmemiş birine, bulutların üzerinde, görünmekten kaçınan bir yeri nasıl anlatayım? İşaretlilerin çoğu, işaretlenmeden inanmadılar. “Acaba” dediler.
Köşkün ağacı tersine, kökler WalHalla’nın yüzeyine dönük, dışarıdan besleniyor. Meyvesini gözler tadıyor. İşaretlilere somut bedenlerine kavuşacakları vaat edildi. O güne kadar gözleri onlara yetiyor. Köşk, bulunduğu bahçede gözlere hitap ediyor. Uykuya ihtiyacı olmayanların gözünde, seyir amacıyla var edilmişler. Oturmaları için yükseltilmiş bir döşek hazırlanmış. WalKüre veya German olmanız, sonucu değiştirmiyor. Cinsiyetinizden sıyrılamıyorsunuz. İçinizdeki sevgiyi paylaşma arzunuz dinmiyor. Ancak WalHalla içinde, eşi dışında kimseyi göremezler. Köşklerinde sadece sevgilerini sundukları eşi ile bulunabilirler. Ağaçlar şahitleri olur. Bakışarak sevişirler. Karşıda duran eşlerinin her geçen gün güzelleştiklerini yüzlerinden anlar işaretliler. WalKüre sayısı her zaman fazla tutulmuş. German daha hızlı devşirilmiş.
Zannedildiği gibi değil. Köşkler evlilik mekanı değil. Orası zamanda bir çekmece. Size yenilenen gençlik sunar. Bineklerinden uzaklaşan işaretlilere sunulan değerli bir hizmet. Ab-ı hayat gibi. İçmeden içer gibi. WalHalla’ha girişimde hiçbir köşkün perdesini kaldıramadım. İçine girip onların sahip oldukları tadları alamadım. İçimde bir eksiklik kaldı. İçine ziyarete izin var. Köşkler özel. Kokusu bile ne demek istediğimi size anlatır. Zemin çiçek açar. Bal şerbetinin kaynağını anladınız mı? İyi düşünün. Anlayacaksınız.