Kurt-At karışımında, ne kurt ne at olan acayip canlılar. İşaretliler için yaşarlar. Hedefe ulaşmadan duramazlar. Dışarıda daha mutlular. (Bu yüzden içeride yaşayamazlar.) Sahibi ona her an gelip binecek kadar heyecanlı, hazır, gözleri düşmana yönelmiş. (Hedronik’in bineği, statüsünü kullanır! O merkezde şeffaflığını koruyarak bulunabilen tek binek olur. Dilerse sahibini uzak ötelere taşır. Özel’in özelidir. İçKapı eşiği ona emanettir. Büyük savaş gününde, Horz’un adımlarını kullanarak bir defaya mahsus, savaş için kullanılacaktır. Diğer kullanımı barış için.)
(Babanın rüyası: Bir ulu kişi, emanet etmiş; kılıç ve beyaz at. Atın özelliği; uçmayı bilmesi. Kılıç, sahibinin elini tanıyor, sahibini hiç terk etmiyor. Ancak atı kaybetme ihtimali var. Gençlikte yapılan bir hata ile beyaz at uzaklaşıyor. Sonra hatadan dönülüyor. At yine sahibine koşuyor. Onun vücuduna kendi vücudunu dokunduruyor. (Frekans ayarı!) Hissettiriyor. Ölüm geldiğinde sahibini yukarıya uçurmak için var edildiğini biliyor. Atın kanatları yok. Ama var! Görünmeyen kanatlar. Hızır’ın süvarileri! (Hınzır yere Hızır iner!) Onları köyün tepesinde görmüş. İşaretlenmesi takdir edilmiş olanlar, öldüklerinde, genç bir savaşçı suretinde yeniden dirilirler. Yemeden içmeden kesilirler. Atın sahipliği, kişi yaşarken zordur. Ölüm perdesini aşanlar atını asla kaybetmez. (Erenlerin düzenine, nur yağar üzerine, canım feda olsun, … ) Sonunu unuttuğu dörtlüğü dinletmişler. “Vatan çalışanlarındır” yazısını okutmuşlur bulutların üzerinde. Sonra bu yazının her bir harfi, kanatlı bir kuş olmuş, babanın ağzından içeriye girmiş ışıltı saçarak. Aynı köyden üç genç çıkmış. Öğüdü tutan sadece ‘biri!’ İlki çok uzaklara, sonraki geldiği yere gitmiş. Sonuncusu ise öğüdün gereği denizin kıyısında kalmış. Boğulmaktan kurtarılmış. Üç Kurt! Görülmüş rüyasında. Kurtlardan ikisi geldikleri yere; dağlara dönmüş. Ancak ‘biri’ insanların arasına dolanmış. Sonra seçtiği bir insanın içine koşarak atlamış. O insanın içinde kaybolmuş. Derler ki insan olabilen bir kurt, beyaz bir atın sahibi olabilir. Artık ne bir kurttur ne de sıradan bir insan. Hızır’ın Süvarisi olacak ya! Görmeyene anlatsan inanır mı? Haberi alan susuyor. Üzerine nur yağan bir insan, defalarsa sınanıyor. Kaybettiriliyor. Sonra kavuşturuluyor. Hepsi, ölümden sonraki görev için. Işıltılı atın nasıl göründüğünü bilen, detayları gözler. Atın kuyruğu, beyaz, uzun, güçlü. At, henüz gözleri açılmamış birine siyah, görmeyi bilenin gözüne beyaz görünür. Baba, ölümünü bekler. Elinde tuttuğunu varsaydığı kılıcı ile yukarıya alınmayı ister. Atın yanına gelerek onu taşıyacağını bilir. Kapıya bir kez dokunan her ne olursa olsun korunur, sevilir, vazgeçilmez. Dağlara giden iki kurt! İnsan olamadılar! Ama bırakılmadılar da. Allah için bir kez acı çektirilmiş köpek, artık göremediği sahibinin uzaktan koruması altında yaşar. O hayvana zarar vermeye çalışan kurutulur. Kaybettiren nedeni anlamazlar. Bir kere elinizden tutuldu mu bir daha asla kendi başınıza bırakılmazsınız. Adalet budur. Atlar sahibine koşar. Kurtlar insan olmayı başarırsa, yukarıya çıkar. Perdenin altında, insan maskesi takmış çeşit çeşit hayvanlar izletilir. Maske canlıdır. Ama ölüm günü gelmeden insan/beden kalıbına girebilen, hayvan (cinsi bile önemlidir) olmaktan çıkar. Üstelik o beceriyi kullanabilene değerli hediyeler verilir. (Kılıcı, Atı, …))
Mekanları: Kapı eşiği
Rengi, ışıldayan gümüş grisi. Görünen kapılardan çok sayıda bulunur. (Gösterilmeyenler var.) Sayısı efsanede anlatılanla örtüşmeyebilir. Kapıdan kasıt düşündüğün gibi olmayabilir. Aslında her kapı tek gibidir. WalHalla tek kapılı denilse yalan değildir. Çok kapılı olduğu halde tek bir eşikten bahsedilir.
Bir binek olmak isterdim. Kapının eşiğinde, en azından ait olduğum işaretliye hizmet etmek onurunu yaşamak isterdim. İsteklerim yerine gelemedi. Bineklerin biz insanların bildiklerini bilemediklerini öğrendim. Sonunda kendisini çok uzaklarda zannedilen bir cennete alacaklarmış. Sahibini orada sonsuza kadar görecekmiş. Onun cennetinde, onun misafiri olacakmış. Ona sunulan nimetlerden bir kısmını tadacakmış. Ancak kendisi de bir nimet olduğundan, sahiplenmiş bir binek sıfatında kalacakmış. Sahip olamadığı bir cennetin bahçesinde sahibinin yanında bulunma ayrıcalığı! Bunun için kapı eşiğinde beklemeye değer! Et ve kemikten oluştuğu ilk döneminde, kendisi gibi savaş meydanlarına getirilmiş binlerce attan biri. Diğerlerinden farkı yok gibi. Sahibi onu kurtarıyor! Buna şaşırıyor. Sahibi ile savaşa giden bir at için cennet kaçınılmaz oluyor. Şimdi inanmadınız. Atın ne işi var cennette? O cennetin malı oldu. Bahçelerde kendisini gösterecek. Sahibi onsuz yapamaz. Onu görmesi gerekecek. Atını sevmesi. Yeniden. Hep daha güzele yolculuk.
Okumak için ayırdığınız zamanı boşa harcamıyorsunuz. Ara ara göz attığınızı biliyorum. Yaşamınız yoğun! Düşüncelerle dolu. Kapı eşiğinde gibisiniz. Bineklerin yerinde olmaya razısınız. Sahibiniz var mı? Kapı eşiklerini görüyorsunuz, kör gözlerinizle. Baktığınız evin bahçesinde bulunmak için kapı eşiğinde bekleyen kurtvari atı geçmeniz gerekecek. Evin bahçesinde kaybolmadan içkapıya yaklaşabilirseniz kapı eşiği sıradanlaşacak. Kurtvari! Mekanı, kapının eşiği. Bunu canlandırın. Kendi kapınızın eşiğini canlı tutun.
Soyut mekanın kapı eşiği bir tane! Tek giriş var. Somut dünyanızın geleceğinde kapıları, ondan esinlenmiş. Kapının girişinde; gökyüzeyinden “kartal” ve yeryüzeyinden “kurt” alınmış. Kapının kendisi canlı! Uçmayı bilmesi kartaldan, savaşmayı bilmesi kurttan gelir. Yeri sabittir. Uçmak için kanadını açmaz, savaşmak için pençesini çıkarmaz. Bineğin gözlerine kartalın gözleri verilmiş. Kurdun yüreği, atın içine yerleşmiş. Kapıyı sahiplenen her binek, kendini tek zannetmiş. Diğer binekleri görememiş. Ne zaman inişe geçseler, çoğaldıklarını fark etmiş. Eşiğinde sadece kendini gören, etrafında binlerce bineğin kendisi gibi beklediğini hisseden atlar!
Giriş kapısını neden bu kadar önemsediniz? Sahibi sayılmadığınız bir yerin girişindesiniz. Kapıya dokunmanız bile yasak. İçeri bakmanız bile yasak. Sahibiniz dışındakileri bile görmeniz yasak. Hedronik’in atı Horz’dan haberleri bile yok. Bile bile bekleyişteler. Kapının eşiğindeler.
İçAktarım
Kapının Tasviri
Mit kaynaklı bilgilerin aksine, giriş kapısını açacak bir anahtar ihtiyacı bulunmamaktadır. Kapı, soyut olmanın getirdiği artı ile ait olduğu WalHalla’hın onayı olmayan kimseyi içeriye geçirmeme niyetinde. Zorlayan kötülerin hiddetinden korunmak için bineklere güvenmekte. Kapıyı gören bir misafir için, kapının aslında olmadığını söylemek yerinde. Kapıyı, WalHalla ile birleştirin kirişlerin yerinde ışıldayan, elmas görünümünde metal renkli somun hissi veren delikler bulunmakta. Bu deliklerden çıkan ışık, kapıyı görünür hale sokmakta, dışarıdan bakana içini göstermekten alıkoyan, içeriden bakana dışarıyı gösteren. Kapıyı açmak için ışığın solması yetmekte. Bineklerin beklediği yer işte burası! Dış yüzeyde, kapıya ışık veren kaynakların yanıbaşındalar. Buraya “Kapının Eşiği” denilmekte. Eşiğinde oldukları Kapıya dönüp bakmalarında bir neden var. İçeriyi göremezler. Kapıyı izlerler. Kapıya varmaya yeltenen bir görünmezi görünür kılmak, onların görevinde. İşaretliler içeride! Bineklerine güvenmekte. Bineklerin üzerinde her zaman nöbetçi bir işaretli bulunur. Ama hangi bineğin üzerinde?
Kapının eşiği, WalHalla dışında sayılır. Binekler kapıya dokunamazlar. Hüzünlü bakışların engellenmesi için eşiği ve bekleyenlerini WalHalla içinden saymışlar. Dokunamadıklarına dahil olmuşlar. Bunun anlamını bilsen! Cennetten bir parça sayılmak ne demek? Bu bir onur değil midir? Eşiğin koruyucusunu, bir gün kapıdan içeri alacaklar işte…