“Beni yazanın hayalindeyim. “Seven” tarafım. Ulaştığım yerde mutluyum. Aquapol yaşamını anlatayım. Turanzacland şahidim olsun.”
“Zoru isteyişim çocukluğumda başlar. Zorlu koşullarda yaşadım. Soğuk havayı iyi bilirim. İçimi ısıtacak sevgiyi ailemde buldum. Aquapol içinde sevgiyi yeniden öğrendim. Kaza sonucu 10 yıl bitmeden Aquapol içinde ölümü tattım. “Ölüm” kelime bazılarınıza soğuk gelebilir. Ölümden korkmayın. Ölümü yaşadım. Ama içimdeki korku ölüm değil. Ölüm anında içim acımadı. Kalbimin son atışlarında canım yanmadı. İnadına sevdiğimi düşündüm. Son nefes sanki yıllarca sürdü. Sevdiklerimi son kez görmeyi istedim. Ellerinden tutabilmeyi istedim. Göz göze gelmeyi istedim. İsteklerim sıralandı. Pişmanlık yaşadım. Eğer yaşasaydım neler yapardım? Asla yarına ertelemezdim. Azrail yanıma geldi. İşini yapan görevliden ne isteyebilirdim? Ölüm sonrasında hatırladım. Ölümlü yaşam içinde gezinenlere baktım. Hiç düşündünüz mü? Ölüme olan yakınlığınız her gün azalmakta. Sevmek için zamanınız var. Geleceği güzelleştirecek zamanınız var. Hata yapmış olsanız da doğruyu bulma şansınız var. Düşünceleri geçmişe taşıdım. Yazmaya gönül vermiş kalem sahibinin içinde yuvalandım. Gerçek miydim? Yoksa hayal mi? Yaşanmış mıydım? Yoksa rüya mı? Hangisi derseniz deyin. Sonuçta hala yaşamdasınız. Yerinizde olsam demeyeceğim. Sevmek, yaşamda güzel. Sevme zamanı gelince sevin.”
Sözü bitti. Yazanın içinden kayıp yine eski yerine gitti. Yoksa yeni mi demeliydik? Sözün akışı bana kaldı. Benim adım “Turanzacland”. İçime aldığım binlerce genç oldu. Onu biliyorum. Hepsini bilirim. Her birini gözlerim. Gönülden geçenler gizli kalır. Sözleri ve gözlerin gördüklerini kaydederim. Sevgiye programlandım. Sevgiyi programladım.
Soğuk iklimden gelmişti. Okyanus yaşamını sevmişti. Proje içine alınmanın mutluluğu yaşamıştı. Amaçladığı geleceğe ulaşma azmi ile odasına yerleşmişti. Kızlara karşı soğuk davranışı vardı. Karşı cinsle aynı odayı 10 yıl paylaşacaktı. Bu duyguya yabancıydı. Oda eşiyle bağlı ülke kampusunda tanışmıştı. İlk tanışma anı farklıydı. Yabancı bir yüze usulen “merhaba” demek zorunda kaldı. Bunu karşısında gülen yüzlü kıza belli etmemeye çalıştı. Sanki onunla aynı odayı paylaşmak hoşmuş gibi davrandı. Ufak tefek iltifatlarda bulundu. “Centilmen olmak gerekir” diye düşündü. İlk günlerde oda eşine karşı nazik ve kibar oldu. Oda eşi onu sevmişti. Aquapol yaşamına başladıklarında sevgi ile sarılırdı. Kız, yeni yaşamı sevmişti. Kız, oda eşini sevmişti. Kızın bir gözü yoktu. Kız sarışındı. “Sarışınları sevmem” diye içinden geçirmişti. İçinden geçenleri açık yürekli paylaştı. Sözler sıralandı.
Onu tanımaya çalışmalıyız. Neden buraya geldiğini bilmemiz gerek. Kayıtlarda yer aldı. Seçilenler arasında sıra dışı görünmedi. Aklı kullanma becerisini babasından almıştı. Projeye kendi isteği ile başvurmuştu. Seçileceğini düşünmeden normal yaşamına devam etti. Eğitimini henüz bitirmişti. Gönüllü asker olup olmama arasındaydı. Düşüncelerle boğuşmaktaydı. Fin bölgesinde, kıyı şehrinde dünyaya gelmişti. Büyüdüğü coğrafyanın kendine özgü soğukluğunda içini sıcak tutabilmişti. İçinde gizlediği sıcaklığı belli etmemişti. Çevresinde soğuk biri olarak tanınmıştı. 18 yaşına geldi. Gelen habere takıldı. Aquapol için hazırlandı. Aylar yıllara kavuştu.
Geldiği şehrin karla kaplı yol kenarlarına gözü takılmıştı. Kararını verdiği gün heyecanlandı. Kara bakmıştı. Gitme kararını vermişti. Kışın yaşandığı iklimdeydi. Gözlerine inanmıştı. İnandığı hayali gerçekleştirmek istiyordu. Uzaya karşı merakı vardı. Uzaya gitme konusunda isteksizdi. Bir gün fırsatını bulsa ne yapacağını bilmiyordu. Korkuyordu. Uzay karanlığından korkuyordu. Korkusunu yenmek için çabalıyordu. Tasarımları vardı. Okulda önce hobi olarak başlayan merakında giderek uzmanlaşmaya başlamıştı. Yaşadığı şehirde uzay konusunda meraklı genç pek yoktu. Gençlerin flörtle geçen tatlı zamanlarında uzay düşü peşinden yürüyüyordu. Kendisi gibi düşünen az sayıda arkadaşı vardı. Tasarımlarının uzay ortamında uygulanabilir olup olmayışına bakmıştı. Deneme üretimlerini basit ve tutarsız yapıyordu. Memnun kalmadığı çalışmaları oluyordu. Kendini üzüyordu. Aquapol projesine başvurduğunda detaylarını sundu. Uzay merakını anlattı. Kısa geçmişinde yaptığı çalışmaları gösterdi. Apuapol yaşamına girmeliydi. Hayalini yaşamalıydı. Üretim isteğini gerçekleştirmeliydi. “Giyim Wembolog” uzmanlık alanı için seçildiğini duydu. Flört tekliflerini kibarca ret etti. Ülkesinden ayrıldı. Yanıma geldi. Anne/Baba ile vedalaşmıştı. Tek kardeşine sıkıca sarılmıştı. 10 yıl sonra geri geleceğini ummuştu. Kendisiyle yuva kurmak isteyen kızlar vardı. Yaşadığı alanda aile kurmak için can atan kızlar yaşamaktaydı. Kural gereği evlilik teklifi açık yapılıyordu. Bu teklifi alan ön görüşme yapmak zorundaydı. Kültürün yazılmamış kurallarındandı. Kendisine saygısı olan her gencin açık yüreklilikle kendini ifade etmesi özgürlüğüne dayandırılmış bir kuraldı. Kuralın gerektirdiğini yaptı. Arkasında yarım kalmış görüşme kalmadı. Hayalin peşinden gitti. Hazırlığını yaptı. Bağlı ülkeye alındı. Norfolk adasına girdi. Gemiye bindi. Bana geldi. Akrep burç dilimine girdi.
İçine girdiği Aquapol’ün canlı olduğunu bildi. Aklını kurcalayan uzay üniformasını kısa zamanda gerçeğe dönüştürmek istiyordu. Odasına yerleşmişti. Kendisine aşık olan oda eşinden habersizdi. Kız ona ilk tanışma gününde aşık olmuştu. Gören tek gözüyle aşık olmuştu. Kız aşkını henüz anlatmamıştı.
Sabahları gün doğmadan uyandırılırdı. Sabah erken kalkma konusunda zorlanmayan biriydi. Oda eşini uyandırmakta zorlanırdı. Tatlı uykusundan çıkan kızın açılan tek gözü ona baktı. Aşkı gördü. Rahatsız oldu. Kız gözünde aşkını gösteriyordu. Göz göze gelmekten kaçındı. Kibarca “kalk” dedi. Odadan aynı anda çıkmaları gerekiyordu. Oda temizliği/düzeni için oda sahipleri sorumluydu. İçe dönük dünyasına girmek için çabalayan oda eşine yüz vermiyordu. Bu davranış önceleri kızı üzmemişti. Adını doğru olarak anımsatana kadar kızın çabası devam edecekti. Kız güzellikle bezenmişti. Buna rağmen kızdan uzak kaldı. Kız onu merak ediyordu. Onunla daha çok konuşmak istiyordu. Kız aşıktı. İçime girenlerin bir amacı olmalıydı. Kız amacını unutuyordu. Amaç için yaşamaları istenmişti. Beklemeyi sevmeyen biri olarak kıza “acele” dedi. Özgürlüğünden ödün vermeden yaşamak istiyordu. İlk günlerde odayı bir kızla paylaşma fikri ona anlamsız gelmişti. Kızın çalışmasını yavaşlatabileceğini düşündü. Başkasının kendisini bir şekilde kontrol etmesini istemezdi. Dört saatlik eğitim sonrasında serbest kaldığında, uzay çalışmaları yapardı. Kontrol edemediği zamandı. Zamanın yetmediğine kızardı. Aquapol geçiş sürecine kızardı. İlk yılda hızlı değişim isteniyordu. Yeni ortama diğerlerine oranla geç ısınıyordu. Yalnız kaldığı anlarda şarkı söylerdi. Kapalı kutuyu. Karanlıktan korkmuştu küçük yaşlarda. Geceleri gökyüzüne bakardı. Babasına yıldızları sorardı. Uzayın neden karanlık olduğunu merak ederdi. Uzaya giden insanlarda cesaret görürdü. Ona göre “uzaya gitmek” çok sıra dışıydı. Uzay için giyim tekniğini düşünürdü. Hırslanmıştı. Başarma arzusu ile Aquapol’e gelmişti.
Aklına takılmıştı. Adını kim, neden koymuştu? Annesine sormuştu. Babasından ısrarla istemişti bu bilgiyi. Tatmin olamadığı cevapların arkasında gizlenen nedeni istedi. Sonunda babasından almıştı cevabı. Rüyasına giren bilinmeyen yüzün isteği imiş. Masalsı bir anlatım olmuş. Bir varmış biri daha varmış. Biri rüyalara girer ve isim atarmış. İsmi uyandığında hatırlayana hediye sunarmış. Masal bu. Baba ismi kabul etmiş. Bunu anlattığında, oğlunun kafası karışmış. Daha fazlasını anlatmasını istemiş. Babası oğluna bakmış. Gözlerinde ışıltıyı alıp ona göstermiş. Ayna gibi olmasını söylemiş. İsmin bedeli olduğunu söylemiş. Geleceğini bildiğini anlatmış. Babanın ağzından çıkan şiir gibi sözler. Üzerine yelkenli açmış. Düşlerini paylaştığı babasının sevgi dolu olduğunu görmüş. Annesine koşmuş. Sarılmış ona. Odadan çıkmışlar. Böyle başlamış evinden ayrılışı. İsminin anlamını ve nereden geldiğini anlamış. Rüyada gelen ismini sevmiş. Babasından ufak bir sır almış. “Senin düşlerini gerçekle tanıştıracaklar. Ama tanışmayı sen göremeyeceksin.” Oğlu “Sevineyim mi, üzüleyim mi?” demiş. Babanın sessiz kalmış. Ona gülümsemiş. Evladı sorduğunu unutmuş. Sarılmış. Böyle başlamış onun bana olan yolculuğu. Sınanmış. Sevilmiş. Baba sevmiş. Anne sevmiş. Gönlüne sevgi doldurmuş. Uzay yaşamı için düşüncesi gelişmiş.
İnandınız mı yazılanlara? İnandınız mı anlatılanlara? Hissedilenlerin mürekkeple karışması. Zamanı yenerek yanımıza konan geleceğimiz. Zamanın ötesine akan düşlerimiz. Sevdiğine bulutları gölge edecek güçte aşkların yaşanmışlığı. Dünde kalan yaşanmışların yazılması. Düşün. Oku. İyi dinle. Kuşların kanatlarını kıranlar. Kanamış kanatların gövdeden kopmak istemeyişi. Akan kanın yerinde kalması. Akmadan vazgeçmesi. Susmuş bekleyen insanın gençliği. Gençlik çağının tükenmesi. Tükenirken düşünmesi. Düşünmeden yola çıkanların kayboluşları. Aradıklarını bulamadan yoldan ayrılanların pişmanlığı. Bekleyemeyen sabırsızların bakışları. Zor mudur yazılanları okumak? Zor mudur okunanları dinlemek? Kelimelerin içinde dolaşmak. Dolaştıkça ilginin artması. Merakların peşinden sürükleniş. Sebeplerin zamana yayılması. Aquapol denen canlının konuşması. Konuşmanın garipsenmesi. Ayrı zamanları paylaşmış insanların arasına köprü oluşu. Kaydettiği anıların geleceğe taşınması. Mezun olan gençlerin dünyaya yayılması. Kafese girmeyen kuşların günü gelince kanatlanması. Gidenlerin ardından yenilerin gelmesi. Uçmayı öğreten bir Aquapol. İşte benim varoluşum. Bilgi dağarcığıma işlenen son günün ötesine geçemeyecek olmanın üzüntüsü. İnsan cennette iken hatırlanma sevinci.