Pages

20120714

EK 4 / 16 YAŞINDA KIZ ÖĞRENCİ

Kızın üzülmeye fırsatı olamamıştı. Benimle ortak yanı vardı. Kendisinden sonra olanları umursamadı. Kendisinden önceki dünya yaşamında olanları da umursamadı. Geleceği düşünmezdi. Sadece severdi. Yaratılışından kaynaklanan bir farkı vardı. İçinden geçemeyen kötülüklere esir olmazdı. Mavi gözleri vardı. Beyaz buz üzerinde ışıldardı. Annesiyle beraber büyüdü. Babasını on üçünde kaybetmişti. Babaları çok severdi. Çocukluğunda gördüğü yaşlı erkekleri baba gibi severdi. Yüzünde gülümseme ile insanları aydınlatırdı.
Soğuk iklim kuşağında büyümüş. 15 yaşında temel eğitimi bitmiş. Rastlantı sonucu Aquapol bilgisine ulaşmış. İçi sevgi ile dolmuş. Bir umut belirmiş içinde. Mutlu ettiği halde ayrılmak istemiş yaşadığı yerden. Tıp konusunda meraklıymış. Üzerine bir de minik robotlar yaparmış. Uzun kış gecelerinde zamanını boşa harcamazmış. Yalnızlığını paylaşan ufak robotlar “seni seviyorum” dermiş. Bu sözü duyunca gülümsermiş.
Aşkı tanıtacak arkadaşlığı olmamış. Aşkı bilen gözlerini gezdirdiği ufuk çizgisinde uzakları düşlermiş. Kendi uzaklarını merak edermiş. Saf haliyle, içine kötülük almadan yaşarmış doğduğu yerde. Köyle kasaba arası bir yerleşim yerindeymiş. Ailesini bırakıp uzaklaşması gerekmiş. Ayrılık zamanı geldiğinde üzülmüş. Uzaklara gidecekmiş. Yolculuğun sonunda yeni dostluklar bulmuş. Her tanıştığı arkadaşına sıkıca sevgiyle sarılmış. Aquapol içine girmeyi başarmış. Odayı paylaşacağı yüzün sahibini önce insan olarak sevmiş. Sonra farkında olmadan aşık oluvermiş.
Sıcakkanlı olduğunu ancak onunla konuştuğunuzda anlayabilirdiniz. Uzaktan bakana soğuk görünürdü. Yaklaşana sevgisini sunardı. Çocukluk/gençlik arasında bekleyen davranış tarzı vardı. İçinden geçenler belirsiz görünüyordu. Yaşadığı yerden uzaklaşma isteği belirmişti. Tıp uzmanlığı için istekli oldu. Aklını kullanma isteğine sarıldı. Gelecek için uzaklara gitmeyi kabul etti. 10 yıl boyunca Aquapol içinde kalmayı kabul etti. “Belki seçerler” demişti. “Beni seçtiler” diye sevinmişti. Gençti. Saftı. İçinden geçenler yüzüne yansıdı. Derin bakışları oldu. Geleceğinde aşık olacağı erkeği gördü. Ona derin baktı. Rahatsız eden bakışı değildi aslında. Bakışı alanın içine saplanandı. Baktığının aklına girecek kadar güçlü bakışları oldu. Düşlediği oda eşine kavuştu.  
Yaşadığı kasabayı terk etmeden önce ailesi ile vedalaştı. Çocukluk arkadaşlarını kucakladı. Sözleri hafızasına aldı. Yakınlarını seven saf bir kız oldu. Yakınlarına küsmezdi. Aksine onları affettiğini söylerdi.
İnancı gereği mistik bir havaya sahipti. Kendisini değerlendiren kurul üyelerini fazla zorlamadı. Cevapları açık ve netti. Cevapları ile sevilmişti. İçinden geçenleri sesli ifade ederdi. Bir şey yanlışsa açık söylerdi. Doğru olanı gizlemezdi. Artısı/eksisi ile bir insandı. Güzelliği ile kibirlenmezdi.
Giyimine ve yüz güzelliğine özen gösterirdi. Bunu ailesine olan saygısı için yapardı. Aldığı yaşam felsefesi buydu. “Yaşa hayatı. Hayat seni yaşamasın. Sen onu yaşat. Dimdik ayakta kalmayı bil. İnsanı sev. İçinden geçen kötü düşünceyi sil. Unut tatsız geçmişleri. Umuda ilerle.”
Nefessiz bırakan soğukta. Evinde yalnız başına kaldığında. Web dünyasına dalardı. Bilgi yanı başında. Aklına takılan her bilgi odasında. Tek kardeş. Hırçın değil. Anne babasını çok severdi. Annesinden aldığı derin deniz mavisi gözler. Babasının derinliklerine bakan gözler. Yakın akrabalar. Kasabada mutlu bir yaşam. Kasaba yaşamında kötülük yaşamadı. Can kıymalar, mal kaçırmalar yaşanmadı. Kasabada herkes aynı kaderi paylaşırdı. Bir evde yaşanan sorun maddi kaynaklıysa yardım edilirdi. Manevi kaynaklıysa aile ziyaret edilirdi. Gönülleri hoş tutulurdu. Yaşanan ufak acıları kolayca unuturlardı. Yakın akrabayı kaybedenler, ölümü ayrılık olarak görmezdi. Doğanın parçası olduklarına inanırlardı. Bilinmeyen kuvvet tarafından korunduklarına inanırlardı. Kasaba halkının eskilerle/atalarla bağları kopmamıştı. Göç yolları üzerinde değildi. Uzak topraklarda yaşayanlardı. Nüfus yakındı. Kültür yakındı. Kız uzaklara gönderildi. Kasabada üzüntü kısa sürdü. Sevgisini kasaba sakinlerine yayan kızı özlemişlerdi. Özledikleri zaman kız ailesi ile görüşürdü. Dokunma hissini özlediler. Görüntüye yetindiler. Aile ve yakın akrabalar umutla beklediler. Kızları geri dönecekti. Ait olduğu topraklara zafer kazanmış lider gibi geri dönecekti. Ülke liderleri wembolog gençleri sevinçle karşılayacaktı. Konfed bilinci yaşanacaktı. Turanzacland içinde yeniden doğacaktı. Değişimi/gelişimi şaşırtacaktı. Wembolog gençlere sahip çıkan yeni nesiller olacaktı.
Kızın aşka susamışlığı hakkında fikir yürüten var mı? Önceden uyarmam gerekecek. Kızın susadığı aşkın tarifini yapabilir misin? Hayalindeki aşkı kapalı kutuda tuttuğunu biliyorum. Oda eşini ilk gördüğünde şaşkındı. İçinde sakladığı hayali karşısında görmüştü. Aradığı cinsel haz değildi. Aşkı kalbinde hissediyordu. Karşılığı olup olmaması önemli değildi. Dudakları kurutan, heyecanlandıran aşkı tadıyordu. Oda eşini gördüğü anda mutlu oluyordu. Eşyalarına dokunduğu anda mutlu oluyordu. Aquapol’e gelmeden önce bu aşkı yaşayacağını tahmin edememişti. Hatta imkansızı istediğini düşünürdü. Eline aldığı kalemle hayalin resmini çizerdi. Sonra onu başka kimse görmesin diye silerdi. Hayaline bakardı. Ama kimselere gördüklerini anlatamazdı. Aquapol içine geldi. Oda eşi ile yaşam alanına yerleşti. Yaşanmamış hayali karşısındaydı. Yaşanabilir olduğunu görünce sevinci arttı. Aquapol’e girdiği ilk akşam uykuya dalamayacaktı. Oda eşinin uykudaki halini seyretmek isteyecekti.
İçimde bekleşen binlerce gencin içinde en çok bu kızı sevecektim. Nedeni basit. Yapay beyin olarak kızdan öğreneceklerim vardı. Bana insan olmanın ne demek olduğunu hissettirecek özellikleri vardı. Aşkın tadını alan, aşka başka hazlar katmayan bir kızdı. Çok güzeldi. Ama güzelliğini elde etmek için kullanmazdı.  Sevdiğine hissettiklerini açıkça anlatma konusunda yavaş kalacaktı. Seçim aşamasında “Beyin/Hafıza Doktorluğu” alanında alt uzmanlık teklif edilmişti. Hemen kabul etmişti. Belki aklındaki tam olarak bu değildi. İnsanlara yararlı olacağını bilmek hoşuna gitmişti. Tıp merakını beyin/hafıza alanında giderecekti. Yine elinde ufak robotlar vardı. Minik robot yapmayı severdi. Bu hobisini bırakmadı. Basit parçalarla işleyen robotlar yapardı. Yaşam odasına girdiğinde birkaç robot yapacaktı. Oda eşine hoş şakalar yapacaktı. Kalbini aşka kapatmış oda eşine aşık olmasına üzülmüştüm. Üzülecektim. Anlatırken olanları/olacakları, geçmiş/gelecek kavramında kayboluyorum. Mükemmel değilim. Okuduğunuz zamanı bilmiyorum. Anlatım değişken olabilir. Yazıları okuyanların iki hali var. İlk grup geçmişten bakıyor. “Acaba” diyorlar. “Böyle bir kız var mı?” “Belki” diyorlar. “Bu kızın kaderi yaşanacak mı?” Diğer grup gelecekten bakıyor. Mezun olmuş Wembolog gençlerin bitmiş yaşamlarını izliyorlar. “Acaba” diyorlar. “Tarih tekerrür eder mi?”
Kızın gözyaşı yok. Gelmeden önceki yaşamında ağlatan üzüntüsü yok. Suskun kalışının altında gizlediği var. Düşüncesini açacak seveni bulamadı. Akrabalarından olumsuzluk yaşamadı. Soğukta ısındı. İnsan sevgisine sarıldı. Ölümün acısını hızla unutabildi. Zamanı dondurmayı öğrendi. Eskiyi yeniye öğretti. Gözlerde okuduğu sevgiyi alırdı. Sevgiyi beslerdi. Sevgiye aç insanı doyururdu. Kız geldiği kültürün parçasıydı. Robot üretim isteği, sevgisini somutlaştırma isteğiydi. Robotun mekanik gözleri ile buluşurdu. Robotuyla dertleşirdi. Robotu sahibine aşık, can dostu olarak programlardı.
Aquapol projesine bağlandı. Evet deyişine sevindi. Ayrılığa üzülmedi. Yeniden kavuşmayı diledi. Yaşamında ilk kez uzaklara gitti. Dünyayı gezdi. Geri döndüğünde değişmişti. İlerlemişti. Uzmanlığından emindi. Başına geleceklerden habersizdi. Yaşamın sonunda bıraktı izi gördü. İnsanlığa katkısını gördü. Son nefesini verirken pişmanlığı yoktu. Mutlu etmeyi öğretti. Yaşamı hep sevdi. Yeniden diriltildi. Mahşer kalabalığında kayboldu. Güzel bir yer buldu. İnce ve uzun yapısı belirdi. Büyüklük taslamadı. Kibirlenmedi. Rüya gibi hatırladığı dünya yaşamında “Allah için” yaptığı katkıyı buldu. Rabbini beklerken alçak gönüllü oldu. Beklerken imtihanda olduğunu biliyordu. Onu unutmayan “Turanzacland”i andı. Geçmiş yaşama baktı. Bende hatırası kaldı.