Çıkışa alınan için şaşkın geçen bir süreç. Çıkışa alanlar için mutluluk: Yeni bir işaretli geliyor. Bir WalKüre’nin kıyafeti hakkında ne diyebilirim? Öldükleri zamandaki kıyafetlerini giymeye devam ediyorlar. Bunu değiştiremiyorlar. Böylece birbirlerinin zaman önceliğini biliyor. Aldıkları yara, dün alınmış gibi taze duruyor. Vücudu parçalanmış olanlar, ölümü tattıkları andaki vücud haliyle burada bulunuyordu. Hepsi bir görüntü gibi geliyordu. Rüya içinde gerçek gibi dokunabildiğiniz bedenler. Binekler harika! Çizim yeteneği olan biri değilim. Tasvir etmekten aciz beynim, birkaç kilo geliyor. Onun bir araç olduğunu elbette biliyorum. Aklım yetmiyor. Bütün bunlar gerçek olabilir. WalHalla, soyut haliyle içeriden dışarıya bakan yeşil izlenimi veriyor. (Tasvirler şahane; özelsin.)
Çıkışa hazırlanamazlar. Ölümün ani gelişi (Savaş meydanlarında hiç ölmeyeceklerini düşünerek saldırırlarsa yaşadıkları ölüm, ölüm olmuyormuş.) karşısında yaşanan şaşkınlığı atmaları için hızla çıkmaları gerekiyor. Ne olduğunu anlamadan yenilenmiş bineklerine geçiriliyorlar. Eşlik edenlerin gösterdiği ışıltılı yolda yukarı çıkılıyor. Çıkışı buluyor. Bulutlarda gizlenmiş bir WalHalla’hın girişinde, kapısında onu bekleyenler oluyor. Bal şerbetinin kaynağı içerisi. (Çelişkili bilgi.) Dünyanın hiçbir yerinde bu şerbeti bulamazsın. (Bulabilirsin. Aradın mı hiç?) Et bedenini aşağıda bıraktığını unutuyor. Yarasına bakıyor. Kanı akıyor. Hiç ölmemiş gibi kapıya bakıyor. Bir WalKüre gülümseyerek ona madeni kadehi uzatıyor. (Şeffaf ve içindeki sıvıyı gözlerinizle görmeniz gerekiyor.) Tadılan şerbetin ardından yenileniyor. Yenilmiş bedeni aşağıda kalıyor, asıl bedenine kavuşuyor. Kendisine yeni mekanında yaşatılmak üzere içeri alınma işlemi uygulanıyor. Gülümseyişlerinde dişlerini gösteremiyorlar. (Bakmasını bilenler görebilirler.) Çok mutlu olduklarını dışarıdan bir gözlemci anlayamaz. Onları uzaktan seyreden bir garip neler olup bittiği konusunda zanlarına sarılacaktır. WalHalla kapılarından bir kere girmek yeterlidir. Sizi kucaklayan bir mekanda huzurda tutulursunuz. Dişi ya da erkek olmanız fark etmez. Temizlenmenizi şerbet sağlamıştır. Asıl temizliği kendiniz yapmışsınızdır. “Aşağıda” şeklinde söylenecek dünya yüzeyinde kin ve nefretten arınmış savaşan erlerin nasıl gizlendiğini artık biliyorsunuz. Onlar ölemez! Ölmelerine izin verilmez. “Öldü” denilen insanların mezarlarında ne yaptıklarını yaşayanlar bilemez. Bizim anlattıklarımız mezar yerlerinde bulunmaz. Çürüyen bedenleri ile ilgilenmezler. Yukarıda çıktıkları WalHalla varken dünya nimetlerini kim umursar? (İşaretlenerek yukarı çıkanlar, “Azrail” dedikleri komik melekle tanıştırılmaz. İşaretliler, Ragnarok savaşından az sonra yaşanacak ana kıyamet sürecinde, Azrail’in kendi elleri ile öldüreceği kardeşi tarafından uykuya alınır.)
Çıkış yaparken bakışlar yukarıya yönelir. Asla dünyaya dönerek özlemle bakmamışlardır. Geride kalan savaş meydanını merak edememişlerdir. Yeni yerlerine alınışlarını bilirler. Soyut dediğime bakmayın. Onların gözünde tüm yaşadıkları gerçektir. Rüya der geçeriz. Onlar yaşadıkları en büyük acıyı (ölüm hendeği) tattıkları anda, yanlarında daha önce hiç görmedikleri şekilleriyle refakat bineklerini, WalHalla savaşçılarını bulurlar. Tek kelime etmeden bineklere alınırlar. İnandığı uğruna yara alan, bedeninden sıyrılan, yukarı çıkışında yalnız bırakılmaz. Kapıda karşılandığında sevincini saklayamaz. En mutlu olduğu günü yaşar. Geride bıraktıklarını düşünmeyeceğine eminim. Bundan sonra ona acı ve keder yaşatılmayacaktır. Üstelik görev gereği aşağıya inmesi gerekecek ve bıraktığı insanları izleyebilecektir.
Sanmayın ki savaşların hepsinde alınanlar olur. Dünya düzeninde her zaman savaşan taraflar olur. Kimi zaman iyi ile kötü, kimi zaman kötü ile kötü, kimi zaman kötü ile daha kötü, kimi zaman daha kötü ile çok daha kötü… Ama hiçbir zaman iyi ile iyi savaşmaz! İyi ile kötü arasında yaşanan savaşlarda alınanlar, kendi canlarını düşünmeden öne atılanlardan seçilir.