DenizHanIM/QueenDeniz
Yetiştirilme Zamanı;
2-12 yaş arası WalTin Eğitimi (yavru uydusu)
WalHalla girişi, dünya görevine hazırlık;
13-16 yaş arası Akademi Eğitimi
Kendi anlatımı:
“Etkilendim. İlk günün sabahında yatağımdan kaldırılmıştım. Hedronik bana “Selam” demişti. WalTin yıllarında bize anlatılan meşhur bilgisayar buydu. 3 yıl süren idari eğitimimi içinde tamamlayacaktım. Kırk yaş üstü idare sınıfı ile birlikte dış görevlere stajyer sıfatı ile katılacaktım. Daha onüçünde, çocukluktan sıyrılmış, gençliğe adım atmış, yeni yetme bir kızdım. WalHalla içinde çok yakışıklı Hanlar, Germanlar ve üzerinde garip kıyafetler olan Omnistler vardı. Gözleri ışıldayan insanların içinde bulunmanın bana verdiği coşkuyu nasıl anlatayım, bilmiyorum.
Yaşadıklarımı anlatmam istenmişti. Söylediklerine göre bizi yakın geçmişten biri yazacakmış. Ona kendimi bildirmem, ana hatları aşmamak kaydıyla 147 yıla sığan ömrümden kesitleri, hislerimi aktarmam gerekiyormuş. Sırları alıp, ulu orta yayanların geçmişte bize zarar verdiğini bildiğimden, anlatımım sınırlı olacak. Geçmişte bizi okuyanlardan isteklerim de olacak. Bizi hissedin! Bebeklerinizi hibe ederken, onların yaşatacağı insanları düşünün. Sizin anlayacağınız bir dile indirgenen düşük kelime dağarcına hapsoldum. Konuşma dilimde olan çoğu kelimeyi kullanamıyorum. Siz henüz bu kelimeleri bilmiyorsunuz. Diller birbiri ile evlenip duruyor. Kehanet edilmiş; dünya tek dile doğru gidecekmiş. “Zamanın önü arkasına benzer” diyen “SimE3K” dedikleri bir yasanın dilbilim bölümünde böyle yazıyordu.
WalTin eğitiminde, gereksiz gördüğümüz tüm bilim dallarını öğretiyorlardı. Tıp doktorlarına özgü içorgan ameliyatı yapan robotları kullanmayı/kurmayı öğretiyorlardı. (Ameliyatı robot yapar, siz işin başında programlarsınız.) Tatbiki yapıyorduk! Yedi yaşından sonra eğitimlerimizde ölmüş insan bedenleri ile tanıştırmışlardı. Onlara dokunmamız istenmişti. HanIM olmak için yetiştirilmiştim.
WalKüre olarak yetiştirilenlerin yaşadıkları daha hayret vericiydi. Geçmiş zaman savaşlarında kayda alınmış feci can kaybı içerikli, insanlıkla paylaşılmamış kapalı mod görüntüler izletiliyordu. Onlara aynı durumda bir komutan olarak nasıl karar verecekleri soruluyordu. Biz, savaş zamanında arka planda, yönetiminde olduğumuz devleti nasıl koruyacağımızı öğreniyorduk. Çocuklar çok değerliydi. Onları korumak için yapılacak önlemler aktarılıyordu. Anne olmadan anne olmayı öğretmişlerdi.
Askerlik dönemim; dört yıllık aktif HanIM görevimin sonrasındaydı. Amazon garnizonlarında beni garip karşılamışlardı. Aralarında savaş dönemini görmüş geçkin yaşta, kıdemli amazon liderleri vardı. Bir gölün altında kurulmuş bölge idare komutanlığında, mesleğime uygun bir iş verilmişti. Askeri yerleşimin sivil işlerini yönetecektim. Elime silah almamı istemediler. Ellerim öldürücü silahlara hiç dokunmadı. WalTin eğitiminde arkadaşı olduğum yaşıtlarımdan bazılarını burada yetişmiş bir insan olarak görme fırsatım olmuştu.
WalKüre SinOpe, bu bölgede yirmi kişilik özel birimin başında, görev eşi German ile birlikte yaşıyordu. Sadece üstsubaylardan emir alıyorlardı. İşleri tehlikeliydi. Uçarak gittiklerinden bir savaş başlatmak için onlar hedef alınırdı. Uzun süren barış dönemlerindeki huzurlarına inat, kısa savaş yıllarında çok kayıp verirlerdi. Göl kıyısındaki bahçeli evinde SinOpe ile uzun sohbetlerimiz olmuştu. Bana askeri sırları anlatmazdı. Geleceğe dair düşüncelerimizi paylaşırdık. Emekli olunca dünyadan uzaklaşmak istediğini duydum. İnsanların nankör olduğunu anlattı. Kurtarmaya çalıştığı bazı şehirlerin kendilerine nasıl ateş ettiğini, takım arkadaşlarını kaybettiğini anlattı. İnsanlara olan güveni azalmıştı. Ama insan sevgisini kaybetmemişti. Yıllarca sevmeyi ve sevilmeyi öğretirlerdi. Nankörlük bir davranıştı. Hayıflanması insana değil davranışınaydı.
Komutanlıkta bir yıl kaldıktan sonra WalHalla’ha geri istenmiştim. Bir devleti/kantonu dört yıl süre ile (altı ayda bir yapılan oylamada yenilmeden) yönetmek, bir yıllık askerliğimden daha kolay gelmişti. Her insan yaratılışına, yeteneklerine uygun mesleklerde başarı sağlar! Dört yılı tamamlayamayan HanIM’lar geri alınır, başka devletlere/kantonlara atanırdı. İkinci kez yenilenler ise dünya dışı yerleşkelerde, devlet statüsünde WalHalla’ha KonFed ayağında bağlı olan diğer devletlere/kantonlara gönderilirdi. Ki bu son derece zor bir görevdi. Burada yaşanan isyanlar ölümle sonuçlanabiliyordu. Dünya dışı yerleşkelerde bu şekilde öldürülmüş Han ve HanIM arkadaşlarım olmuştu. İki defa yenilen bir HanIM, eğer üçüncü görev yerinde başarılı olursa tüm hakları iade edilerek WalHalla’ha benim gibi geri istenirdi. Başaramayanlar askerlik hizmeti sonrasında özgür bırakılırdı. Bağlı oldukları KonFed içinde yönetici sıfatı ile görev alabilirlerdi. WalHalla’hda göreve çağrılacaklar listesinden silinirlerdi. Buna üzülmeyecek şekilde eğitilmiştik. Bu kaybetmek değildi. Kabahatleri nedeniyle uzak sürgün yaşayanlara göre bu hafif bir işlemdi. Silinmek en hafif cezaydı. Üstelik toplumda sizi kimse suçlamıyordu. Yaşadıklarınız bazen size fazla şans tanımaz. Siz en iyilerden olsanız bile sizi istemeyebilirler. Görevinde bulunduğunuz devletin kötü bir zamanına denk gelmiş olabilirdiniz. Bu açıdan şanslı bir HanIM’dım. Ait olduğum KonFed’in sorunlu bir devletine, kanlı bir içsavaş sonrasında gönderilmiştim. İnsanlar savaştan dilleri yanmış halde barış dönemini yaşamak istediler. İç çekişmeleri dindirmek kolay olmuştu. Han/HanIM, devletin coğrafi alanında sorumluluk almış bir ordu komutanı ve 20 kişilik WalKüre/German ekibi ile eşgüdümde olurdu.
Aklıma geldikçe aktarıyorum. Yaşadıklarım dolu bir ömürde yer alıyor. Bir sıraya koyarak sakince anlatması zor geliyor. Hibe edildiğim zamandan sonrasını günü gününe hatırlayacak kadar iyi bir hafızam var. Güçlü hafıza için vücudumuzda bazı işlemler yapılmıştı. WalTin’de yaş bazında periyoda alınmış beden içi işlemler oluyordu. Bize sayısını ve yerini bilmediğimiz aparatlar takmışlardı.
Yüzümüzde, sırtımızda, ensemizde, baldırımızda, parmak aramızda, ayak topuğunda, tırnak yüzeyinin altında, alnızımızda, kulağın içinde, ağız içinde, iki diş arasında, iki kaş arasında, omuz ucumuzda, kemik uçlarının üst deriye yakın olduğu kimi yerlerde… Bunlar dış yüzeye takılan aparatların coğrafyası. Bir de iç yüzeye asılı olan kalıcı aparatlar var! Adımlarınızı kuvvetlendiren, olasılık içindeki hastalıklardan daha başlangıcında kurtaran, akciğer içinde havanızı zenginleştiren, mide içinde giren besinleri kontrolden geçiren, kanınızın tertemiz olması için kalbinize takviye veren, beyin içinde görüşünüzü/düşüncenizi berraklaştıran, ana kaslarınızda tutma gücünüzü arttıran, kemik içinde zamanın yıpratıcı etkisini engelleyen… Aparat almayı istemeyen doğal hayat yanlıları durumu kavrayamadı. 120-140 yaşına gelen bir insanın gencecik görünmesi böyle oluyor. Onlar erken yaşlanmayı kabullendiler. Dünyada az sayıda alan bu insanlara verilirdi. Aparat yoksunu kitleler, ilkel sayılan modern çağ hastası sayılırdı. İnsanları severdik ama onların bile bile hastalığa yenilmesini anlayamazdık. Aparat düşmanı olmadım/k.
Dış aparatlar ufacık. Can yakmaz. Ten renginde. Yerinde belli olmaz. Aparatın girdiği ufak bir yuva var. Teniniz üzerinde sabit yerinde. (Ten renginde küçük bir yuva var orada. İçinden çıkarılan göz. Genelde dudak la yanak arasına yakın. Dudağın üstü. Çok küçük ve belirsiz. İzlenir. İstersen yanağa istersen dudağa aktı. Çok minik göz. İleri teknikle imal. Dudakları örtersen açılmaz. Görürsen açılır. Dudak açıksa uçar. Göz açıksa uyur. Gözlerin küçükse ayılırsın. Göz yanında yer alır. Miniktir yine. Yanağına geniş yerler ver. Takılması kolay. Yara yok. Açık ve süzgeç gibi emer. Tırtıklı doku. Tutunmuş. Bakışlar sertse uyarır. Temizletir seni. Kırmızıya döner göz bebekleri. Sinyali iyidir. Duyarlar diğerleri. Seni üzerler sonra. Komedi gül. Komedi yapmak için yapılırsa eğlenmek var grupta. (Özellikle eğlence için kaşları çatarak gürültü çıkarıldığı da olur.) Çok sevimli bir neşedir. Gülmeler iyi.
Mesela biri, kulağımla ağzımın arasında iç yanağıma yerleştirilmiş iletişim aparatıydı. Yüzbinlerce insan bu yolla kolayca haberleşirdi. Sesi yanıbaşınızdaymış gibi net ve berrak gelirdi. WalHalla’da bir merkezde hepimizin anlık izlendiğini söylemişlerdi. Hedronik üzerimize titrermiş. Aparatların verilerini alır ve sizin sağlık/moral durumunuzu kayda alırmış. Doğru!
Anne-baba bağım zayıftı. Onlar beni hibe etmişlerdi. Yedi yaş törenimde yanımda bulunmuşlardı. Ama hiçbir zaman onlarla birlikte olma özleminde olmamıştım. Kardeşim “R.Wini” ısrarla onların yanına gitmeyi ister, ben onu engellerdim. Aynı anda iki bebeği hibe etmiş bir anne-baba! Deli olmalılar. Mancınık atışı! İkimizi tek hamlede uzaklara atmışlardı. Anne-babamız Ay altında yaşardı. Babam, uzak yerlerden getirilen madenleri, yerleşkelerde ihtiyaca uygun tasarımda işleyen robotlar imal eden bir şirkette çalışıyordu. Bizim zamanımızda her çalışan, şirketine ortak sayılıyordu. Annem onun yanında “Zeytin Uzmanı” olarak biz çocukların gözünde basit kalıyordu. Ay yüzeyinin altındaki geniş tarlalarda zeytin ağaçları! Bu ağaçlardan elde edilenleri, annem bana, anlayabileceğim bir yaşta iken saymaya kalktı. Basit gördüğüm işine karşı saygım arttı. Yakıt hammaddesinden, ilaç üretimine çok geniş bir yelpazede faydası olan zeytine şaştım.
Aynı eğitim sınıfında olduğum kardeşim R.Wini’yi yedi yaşında benden ayırdılar! Onu WalKüre yaptılar. (Demek ki o zigot aşamasında hibe edilmiş. Bana bunu hiç söylememişti. Askeri zümre için yetişen çocukları aramıza salarlar ve onların üzerini örterlerdi. Yedi yaşına gelinceye kadar onlarla birlikte tutulurduk.) WalTin içindeydik. Sınıflarımız ayrılmıştı. Eğitimlerimiz farklıydı. Silahlara ve uzay bineklerine çok meraklıydı. Benim yönetim becerimi önemsemezdi. “Barışı biz sağlarız” derdi. Silahları ile barışı sağlayacaklarını düşünürdü. Aksini düşünürdüm. Barış ortamının uzunluğu biz idarecilere bağlıydı. Bu çekişme WalTin eğitimcilerini de birbirine düşürürdü. WalHalla’ha girince, ikinci eğitim döneminde, bu çekişmenin bilinçli yaratıldığını gördük. Bizden rekabetin yıkıcılığını görmemiz istenmişti. Aynı amaca hizmet eden iki farklı grubun rekabeti felaket getirirdi. Elmanın iki yarısı olduğumuz öğretildi. Rekabete dayanan didişmemizden vazgeçirildik. Görev yıllarımızda bunun faydasını gördük. Birbirimizi eşit görürdük. Omnistler de aynı şekilde yenilik üretirler, bunu tüm koloni şirketleri ve dünya yerleşkeleri ile paylaşırlardı.
R.Wini benden daha iyiydi. Dağıtım yılımız olan 16.yaş gününde Hedronik onu WalHalla’da tutulan 20 kişilik ekibe almıştı. Bu bir onurdu. İleride WalHalla askeri lideri olması beklenenler bu ekibe alınırdı. WalHalla’hı ölümü pahasına koruma görevi onlarındı. Savaş yıllarına denk gelen dönemde en iyiler bu şekilde feda edilirdi. Tek ekibin yüzlerce saldırı gemisini imha ederek yok edildiklerini izlemiştim. (70 yaşlarımda!) R.Wini, tim arkadaşı German ile iyi anlaşırdı. Gemiyi o kullanırdı. Hassas geçişleri incelikle yapar, hisleri ile gemisini siloya sağlam olarak taşırdı. Dört yıllık koruma ekibi görevini sıfır hata ile tamamladı. Kendimi bırakıp onu anlattığımın farkındayım. Onun da okunmasını istiyorum. Bunun bir nedeni var.
R.Wini, kardeşim! Seni özledim. Yirmi yaşı bitince WalHalla içinde özel bir askeri birime alınmıştı. Görevinden, işlerinden hiç bahsetmezdi. HoloVizyon ile görüştüğümüzde gülümser, bana sorardı günlük yaşamdan kalanları. Ona soru sormama izin vermeden hattan çıkardı. Zamanda işaretlenen bir savaşın başladığı o uğursuz günde, çok uzaklardaki bir koloniye askeri görevle ışınlandı! Bunu duyduğumda donmuştum. Kendime gelmem kolay olmamıştı. O gün dünyada askeri görevimdeydim. Savaş sadece dünya dışında yaşanıyordu. Kendini hiç düşünmeden uzaklara attı. Bir daha geri dönmedi. Nereye gittiğini, neden gittiğini soramadım. Sır kapsamındaki hiçbir soruyu Hedronik cevaplandırmazdı.
Anne-babamla sıklıkla görüşen R.Wini’nin yerini ben almıştım. Anne-baba kıymetini tek kardeş kalınca anladım. Onlarla her HoloVizyon görüşmesinde bana R.Wini’ye bakar gibi bakmışlardı. Ölümlerini gördüğüm güne kadar onun geri döneceğini umarak beklediler. Hedronik, R.Wini’nin onlarca yıl sonra WalHalla’ha geri döndüğünü ve orta uzaklıkta bir gezegen uydusunda ikinci görevinde olduğunu bize hiç anlatmadı.
Bilmemi istediler. Çekildiği köşesinde yaşıyormuş. Kayıtlara geçirilmiş, sonradan unutturulmuş. (Kendini unutturmuş, ne demekse!) Öngençliğinde WalHalla’ha adanmışlardan (hibe edilmekten farklı) biriymiş. Askeri sınıf içinde en iyi eğitimi almış, tüm denemelerden derece ile çıkmış ve yaşıtları içindeki lider kadrosuna alınmış. Yaşıtları ile yapılan sıralandırmada ikinci olmamış. Buna güvenip kendini kaybetmemiş. Zira önceki zamanlarında bu dereceyi elde edip kibirlendiği hissedilenler hemen dünyaya ikinci sınıf bir asker sıfatı ile gönderilir, WalHalla’ha yeniden alınmazlarmış. (Düşündüklerinizi anında değerlendirmeye alan bir sistem var… Adını koyamadığım bir algılama tekniği…)
Sıradan bir insanla evlenmiştim. Benden yirmidört yaş büyük bir erkekti. Dört yıl görev yaptığım devlette, yanımda bana danışmanlık yapmıştı. Onu otuzlu yaşlarımda sevdiğimi anlamış ve evlenmiştim. Bu süreye kadar bazı geçici evlilikler yapmış, cinsel yönden tatmin olmuş ama yeterince sevilmemiştim. Bizim bakışımız sizden farklı olabilir. Bizi yadırgamayın.
Çocuklarımı hibe edememiş, torunlarımı hibe etmeleri için büyüyen evlatlarımı ikna edebilmiştim. Sağlıklı bir bedende yaşlı görünemediğimiz gerçeği ile içim rahat torunlarımla yan yana tatile giderdim. Tatil beldelerinde onlarla şakalaşır, bu günleri, ömrümün son yıllarımda tekrar hatırlamak üzere hafızama işlerdim. Torunumun evlatlarını aynı yolda görecek kadar uzun ve sağlıklı yaşatıldım. Bunu sağlamak için kendilerini feda eden yaşıtlarımı hiç unutmadım. R.Wini’yi benden gizledikleri halde hiç kızmadım. Onun beni uzaktan bir şekilde izleyebildiğini hissettim. Onun hisleri çok kuvvetliydi.
Bir HanIM için aldığı isim önemliydi. Bana Hedronik “DenizHanIM” adını uygun görmüştü. Bu ismi daha önce de vermişti, eski zamandaki diğer HanIM’lara. Görevden düşen bir hanIM’ın ismi istenirse tekrar verilebilirdi. Bu ismi içime sindirememiştim. Denizi ve maviyi çok severdim. Ama daha değişik bir isim beklemiştim. Hedronik beni anlardı. Ama adımı değiştirmedi. Anlattıklarına göre verilen isimler tılsım taşırmış. Hoşuna gitmeyen bir isimdeki harfler bile senin üzerinde etkinmiş. Bunları doğrularım. İleri eğitim aldığım WalHalla yıllarında, inanmayacağımı düşündüğüm pek çok konuda ikna edildim.
Kendimi sevmeyi, karşımdakine sevmeyi öğretmeyi öğütlemişlerdi. WalHalla kalıcı kadrosunda uzun yıllar kalamadım. Kırk yaşın biraz üzerinde iken kendi isteğimle ayrıldım. Görev dışına alındım. Ayrılanların kimisi istendiğinde göreve alınmak üzere giderdi. Emekli moduna geçtim. Kendimi aileme adadım. Hedronik haklıydı. Deniz kenarından kopamadım. Adıma uyarak, denizi gören bir siteye yerleştim. Tatlı su kenarında yaşayanlar gibi değilim. Denizin iyotlu kokusunu almak hoşuma giderdi. Her sabah deniz kıyısında yürümeye bayılırdım. Yaşamın sonuna kadar aynı deniz kıyısında kaldım. Yaptıklarımdan pişman olmadan, hataların üzerini örterek huzura kavuştum. Bana bu yaşamı verene, sevgi ile barışı inşa edenlere, koruyuculara, gözetleyicileri, denetleyicileri, yöneticilere ve en çok yenilikler peşinde koşan omnistlere minnettar oldum.”
EkBilgi
Dikkat ettiniz mi?
Han ile HanIM arasında görev alışlarında üç yıllık fark var. Biri onaltı yaşında göreve gidiyor. Diğeri ondokuzuna kadar bekletiliyor. HanIM’lar aktif yönetici olurlarmış. Dört yıllarını aktif devlet/kanton yönetiminde geçirirlermiş. Pasif yönetici olan Hanlar, üç yıllık farkı WalTin’de çocuk eğitmeni olarak geçirirlermiş. Son yıllarında, devletlere HanIM’lara eşlik etmek üzere atanırdı. Devlet/Kanton meclis kararlarını uygulayan HanIM’ın aksine uygulama dışı etkinliklerde görünür, insanlar arasındaki iletişimi arttırır, eğitimcilik deneyimini yerleşiklere aktarırdı. WalTin’e alınan erkek bebeklerin sayısı, kız bebeklerden fazla tutulmazdı. Savaş zamanında, savunma ve barışı koruma amaçlı görevlerde kullanılmak üzere yetişen WalKüre/German ikilisinde denge sağlanırdı. Mezun edilen WalKüre sayısı her zaman fazla tutulurdu. Yedi yaşındaki ayrışmada Amazonların yeşil üniformalarına girecek WalKüre’ler sayıca German’lara üstün gelirdi. Askeri sınıfı yönetenler her zaman WalKüre kitlesinden seçilirdi. Buna karşılık İdari sınıfın liderleri Han’lardan seçilirdi. German’lar Han’lar gibi 19 yaşında aktif görevde olurdu. Yaratılışa uygun geç olgunlaşmanın sonucu! 20 kişilik ekiplerde dört German bulunurdu. Ekibin gerisi WalKüre olunca ileriki yıllarda söz hakkı dişi amazon savaşçıların eline geçerdi. Bu kuralı yerleştiren ilk Amazon kurucusu, WalHalla’hın kuruluşunda koruma ordusunda bulunmuş, tüm KonFed. ordularının desteklediği bir genç kız olmuştu!