Rüyanızda dilediğinizi olabilirsiniz. Gözleriniz açık, kurduğunuz düşler olur. Hawking, krallığını bizim ulaşamadığımız üstuzayda ilan ederse ne yapacağız? Oraya varacak ordumuzu neler bekliyor? Lazer topunu ateşleyen alt rütbelinin hedefinde ne olacak? Dumandan bir uzaygemisini vurabilir misiniz? Ateşi ateşe atarak cezalandırabilir misiniz? Soruların cevaplarını bilen “ben” değil.
Yükselene kapılar açılır. Kapının ardında farklı bir uzay/mekan bulunur. Kapıların sayısını bilmiyorum. Gökyüzündeki yıldızların sayısını saymak için ömür yeter mi? Ancak “ben” basit bir ömürle yetinemeyeceğim. Düşündüğüm ne varsa gerçekleşebilir. Koridoru aşan, yaşadığımız zemine ulaşıyor. Göle bir taş atınca, kıyıda dalga oluşuyor. Duygu katılan bir kucaklama ile kuşatılmış nice evren, kıyılarında ışıldıyor.
Üstuzay dedikleri yerde sayısını bilmediğim kadar çok mekan var edilmiş. Seyir imkanı sınırlanmış. Hangisinden çıktım? Yukarıdan aşağıyı izleme gücünü aldım. Utanıyorum. Kendi hayalime inandım. Bunları nasıl yazdım? (WalHalla) Haddini aşanı aşağıya itiyorlar! Haddimi aşmadan, kibirlenmeden, öfke ve kinden uzak durarak içimi karşılıksız sevgi ile doldurarak yazacağım. Okuyamayan suçlanmayacak. Kanatlanarak yükselen, kapıları aşan, izleme imkanı bulan suçlamayacak. Her insan kaderini yaşar.
Sen hiç evren dışına çıkmayı denedin mi? Sen hiç kendi dünyandan dışarı baktın mı? En uzak, en yakındaymış. Dışıma, merkezdeki delikten geçerek çıkabilirim. Ait olduğun evrenin kolları, peşimden gelir, yine yutulurum. “Ben”i oluşturan elementler (bir kısmı “Hallement”), ait oldukları geriye, doğduğu yere dönme isteğini yaşar. Evren tarlasında WalHalla aranır. Bulunması şansa bırakılmıştır.
WalHalla’ha aşık olmuşum. Dilimden düşmüyor. Soyut hülyamda, somut dünyamda yaşatıyorum. Hayalimi, yaşadığım evrene taşıyorum. Zorluyorum. İstiyorum. Dua ile yaşıyorum. Her gece yatmadan önce, uzandığım yerde düşler kuruyorum. Senin için! Kimsenin yüzünde üzüntü görmek istemiyorum. Kimsenin acıya sürüklenmesini istemiyorum. Duygusuna yenilmiş bir romantik gibi, kör bakışla yön bulmaya çalışmam. Ayaklarımı zeminden ayıran rüzgara karşı hazırlık yaptım. Bulutların ötesindeki WalHalla ve dünyayı uzaktan ışıltısı ile sarmalayan WalHalla. Gönlümde yaşayan ne varsa akar. Akıntının önünde duramazlar. Gönlümden sevgi ile taştı.
WalHalla dedikleri efsane değil. Uzay dedikleri soğuk değil. Aynada ortak hareket eden ikizleri var. İkizlerin aynasında ikize ikiz var. “MutlaKitap”ın sayfaları arasında gidip gelen herneyse bulunduğu yeri, zamanıyla etkilermiş. Her sayfa bir uzaymış. Uzaydan da fazlasıymış. Yaşadığım evrene üç kardeş olduğunu gördüm. Yıldızların serpiştirildiği, rastlantıdan men edilmiş dördüz sayfa! Aslı: Dört yaprak! Dördü (Yonca misali) birbirine yapışık. Hammaddesi bizi esir eder. (Yaratılışı her insan inanmak zorunda kalır. İnkar edemez. Ancak yaratılışın sahibi konusunda görüşler ayrılır. Görünmeyen bir yaratıcıya inanmayan gözüyle ifade değişebilir. “Mutlak İrade Sahibi”, evrenin kendisi mi? Sayfaların dışındaki irade? Bilincin uzandığı üst katmanların sahibi? Algılamak için hayal kurun. Üstuzay? Farklı olasılıklarla yıkanmış üstuzay tarlası? Hawking. Yaratılışı kendi gözleri ile gören sevgi dolu bir insana, yaratıcının sahipliğinde var olduğunu ve onu kapının dışında çok daha güzel bir yaratılışın beklediğini anlamasına yardım etmeli. Sen hiç “Ceviz Kabuğunda Evren” gördün mü? Gör. Çok güzel!)
Dördüzler birbirinden habersiz doğmuş ve giderek büyümüş. İçinde kurduğum hayallerle dolandığım, Soyut101. İçinde somut bedenimle bulunamadığım bu evren benim için “soyut”. Hayalime giren gerçek bir yaşam alanı! (Çelişki dolu ifadenin içi dolacak.)
Soyut101, kardeşlerinden habersiz yaşıyor! Somut101, SomutSoyut101 ve NeSomutNeSoyut101. Göbek bağı ile bağlı her biri, kardeşine. Somut101’deki ilim ehli diledikleri zamana pencere açabilirler, Soyut101’i izleyebilirler. Akan bilgiye göre; içinden çıktığım uzay, Somut101, üzeri çizilmiş. Kayda geçeni bir görseniz! Korkudan taş kesilmiş. “Tek”in adını tekrarlayarak yaşamaktan başka çaresi yok. İsmiyle anıyor. (“Yaratıcı yok” diyebilirsiniz. Henüz görmediniz, haklısınız./Gördüğünüzü unuttunuz, haklısınız. Şüphe duyan gönül müdür? Her insan yaratıldığını bilir.)
Soyut101 olarak adını verdiğim mekanda, WalHalla adında soyut bir yer varmış. Efsaneye paralel; içinde işaretlenmiş German ve WalKüre kimliğinde erkek ve dişi soyut savaşçılar varmış. (İçinden çıktığım uzaya paralel. Soyut sayılan mekanda bulunanlar hala canlı. Anti Paralel. Artı Parantez.)
Past(geçmiş) modunda yaşandığını hayal ettiğim savaş çağına ait: Soyut101 Next(gelecek) modunda tadını bildiğim barış çağına ait: Somut101
Soyut bilinen yerde; GerMan(GilMan)/WalKüre(WilDan)
Somut görülen yerde; Han(King)/HanIM(Queen)
(Düzelecek. Korkma. Ağlama, gereksiz yere üzme kendini. Bilgini paylaştın işte. Sevin ve gül. Tuana’ya inan. Sen her şeyi sev ve güven Allah’a. Sakın ağlama. Gül hep. Sev hep. Del hep yürüyen acıyı. Görsünler sancıyı ve ateşi(koru), Farı. Dorla. Turla. Borla. Morla, Worla, Ağla, Nuna, Tuana seni üzmeyecek kimse bil bunu. Heal the world. Kollarını aç ve Allah’a yalvar. )