“Bornaod, bir örümcek biçiminde, zıplayarak ilerliyor, havada 7 metre yükseğe çıkabiliyor, ama inmesi de var, indiğinde bir düşman aracının üstüne inerek aracı imha ediyor, aracı patlatacak bombayı tepesine yapıştırıp zıplıyor ve 7 metre yükseğe çıkıyor ve başka bir araca yapışıyor, savaşın en ilginç yanını oluşturuyor böylece, rengi kahverengi ve yer yer siyah örümcek renginde.”
Bornaod, tek kişilik olsa gerek. Zamanla 2 kişilik versiyonları da oldu. Avcıdırlar. Zamanı etkin kullanırlar, hızlı hareketi severler. Ateş unsurunu kullanırlar, vuruşları yakıcıdır. Dilerse atmosfere de girer. Ana amacı dünya ile ay arasında sefer yapan araçları korumak ve kabuğun üzerinde tur atmak. Süfyanilerin uzaydaki hava gücünü onlar ezdi. Başta ufak görünmeleri ile küçümsendiler ancak hedef olmadan hedef tutmaları başarı sağladı. WalHalla düşmandan böyle korundu. Süfyaniler savaşı dünya dışına taşıyamadı.
Kapıyı kimse açmıyordu. Açmaktan korkuyorlardı çok soğuk gelir diye. Kapıyı açtım. Kapının ardında soğuk bir kıyı vardı. Gözlerimin içine bakan çok natural bir dişi gördüm. Siyah saçlı ve beyaz tenliydi. Soğuk havaya alışmışlardı. Ben onunla dille konuşmaya kalktım o ise bakarak konuşuyordu. Deniz kıyısı, kuzey denizi gibiydi. Dalga yoktu. İnsanların bir kısmı kıyıdaydı.